.Sözüm Ona.
OOO KİMLER GELMİŞ
Gazze İslam alemi için niçin önemli? Image-6F24_4B24C70E
Lütfen Giriş Yapınız,Yada Üye Olunuz!
Umarız Forumumuzda İyi vakit geçirirsiniz...


.Sözüm Ona.
OOO KİMLER GELMİŞ
Gazze İslam alemi için niçin önemli? Image-6F24_4B24C70E
Lütfen Giriş Yapınız,Yada Üye Olunuz!
Umarız Forumumuzda İyi vakit geçirirsiniz...


.Sözüm Ona.
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

.Sözüm Ona.

.____ SÖZÜM ONA ____.
 
AnasayfaKapıGaleriAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yapİLetiŞiM
Arama
 
 

Sonuç :
 
Rechercher çıkıntı araştırma
Giriş yap
Kullanıcı Adı:
Şifre:
Beni hatırla: 
:: Şifremi unuttum
En son konular
» Trabzonspor ADANADA puansız Kaldı
Gazze İslam alemi için niçin önemli? Icon_minitimeCuma Ekim 06, 2023 8:38 am tarafından Muhtesim

» Fırtına Adana'da Esemedi
Gazze İslam alemi için niçin önemli? Icon_minitimeCuma Ekim 06, 2023 8:36 am tarafından Muhtesim

» spartak trnava 1 - 2 Fenerbahçe
Gazze İslam alemi için niçin önemli? Icon_minitimePerş. Ekim 05, 2023 10:08 am tarafından Muhtesim

» Fenerbahçe 5 - 0 Rizespor
Gazze İslam alemi için niçin önemli? Icon_minitimePaz Ekim 01, 2023 8:41 am tarafından Muhtesim

» Adana Demirspor beşiktaşı farklı yendi
Gazze İslam alemi için niçin önemli? Icon_minitimeCuma Eyl. 29, 2023 7:25 am tarafından Muhtesim

» Makber Hafız Burhan
Gazze İslam alemi için niçin önemli? Icon_minitimeSalı Eyl. 26, 2023 9:40 am tarafından Muhtesim

» Emir Sultan Kümbeti ve Camii /ahlat /Bitlis
Gazze İslam alemi için niçin önemli? Icon_minitimePtsi Eyl. 25, 2023 7:54 am tarafından Muhtesim

» Selçuklu Mezarlığı / ahlat / Bitlis
Gazze İslam alemi için niçin önemli? Icon_minitimePtsi Eyl. 25, 2023 7:48 am tarafından Muhtesim

» Eski Mardin
Gazze İslam alemi için niçin önemli? Icon_minitimePtsi Eyl. 25, 2023 7:41 am tarafından Muhtesim

» Esenlik Köyü (ABRİ) CAMİİ /MUŞ
Gazze İslam alemi için niçin önemli? Icon_minitimePtsi Eyl. 25, 2023 7:35 am tarafından Muhtesim

En iyi yollayıcılar
Muhtesim
Gazze İslam alemi için niçin önemli? Vote_lcapGazze İslam alemi için niçin önemli? I_voting_barGazze İslam alemi için niçin önemli? Vote_rcap 
berfin
Gazze İslam alemi için niçin önemli? Vote_lcapGazze İslam alemi için niçin önemli? I_voting_barGazze İslam alemi için niçin önemli? Vote_rcap 
karanfil
Gazze İslam alemi için niçin önemli? Vote_lcapGazze İslam alemi için niçin önemli? I_voting_barGazze İslam alemi için niçin önemli? Vote_rcap 
Necati
Gazze İslam alemi için niçin önemli? Vote_lcapGazze İslam alemi için niçin önemli? I_voting_barGazze İslam alemi için niçin önemli? Vote_rcap 
hzn
Gazze İslam alemi için niçin önemli? Vote_lcapGazze İslam alemi için niçin önemli? I_voting_barGazze İslam alemi için niçin önemli? Vote_rcap 
SusKun
Gazze İslam alemi için niçin önemli? Vote_lcapGazze İslam alemi için niçin önemli? I_voting_barGazze İslam alemi için niçin önemli? Vote_rcap 
Aslı
Gazze İslam alemi için niçin önemli? Vote_lcapGazze İslam alemi için niçin önemli? I_voting_barGazze İslam alemi için niçin önemli? Vote_rcap 
ela-gözlüm
Gazze İslam alemi için niçin önemli? Vote_lcapGazze İslam alemi için niçin önemli? I_voting_barGazze İslam alemi için niçin önemli? Vote_rcap 
buket_07
Gazze İslam alemi için niçin önemli? Vote_lcapGazze İslam alemi için niçin önemli? I_voting_barGazze İslam alemi için niçin önemli? Vote_rcap 
Şamil
Gazze İslam alemi için niçin önemli? Vote_lcapGazze İslam alemi için niçin önemli? I_voting_barGazze İslam alemi için niçin önemli? Vote_rcap 
Anahtar-kelime
2022 mutluluk yorumsuz muhtesim papatya elveda özgürlük bahar sevmek beden kadın Dost sevgi odun 2023 sarı zorunlu sıcak paint SosyoLoji hatırla belkide değilim yalnızlık neden şair
SAAT
NAMAZ ÖĞRENİYORUM
NAMAZ HABERLERİ
  SİTENE EKLE
SİTENE EKLE
Kur’an-i Kerim OgReN
www.baktube.tr.gg
sitene ekle
İstiklal Marşı
İSTİKLAL MARŞI

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.

Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal...
Hakkıdır, hakk'a tapan, milletimin istiklal!

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
'Medeniyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın.
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
Doğacaktır sana va'dettiği günler hakk'ın...
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

Bastığın yerleri 'toprak!' diyerek geçme, tanı:
Düşün altında binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şuheda fışkıracak toprağı sıksan, şuheda!
Canı, cananı, bütün varımı alsın da hüda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.

Ruhumun senden, ilahi, şudur ancak emeli:
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.
Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeli,
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.

O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım,
Her cerihamdan, ilahi, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-i mücerred gibi yerden na'şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım.

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, hakk'a tapan, milletimin istiklal!

Mehmet Akif Ersoy


GüNüN SöZü
Ads

    No ads available.



    Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder
     

     Gazze İslam alemi için niçin önemli?

    Aşağa gitmek 
    YazarMesaj
    Muhtesim
    Admin
    Admin
    Muhtesim


    Ruh HaLi : Gazze İslam alemi için niçin önemli? Sessiz10
    Hangi ülkedensiniz : Gazze İslam alemi için niçin önemli? Turkey-1
    Mesaj Sayısı : 4379
    Nerden : istanbul
    Teşekkür Sayısı : 10146
    Kayıt tarihi : 30/10/08

    DoSt GüLLeRİ
    ŞİİRLERİM: 22

    Gazze İslam alemi için niçin önemli? Empty
    MesajKonu: Gazze İslam alemi için niçin önemli?   Gazze İslam alemi için niçin önemli? Icon_minitimePerş. Şub. 19, 2009 7:22 am

    İsrail’in saldırılarına maruz kalan Gazze’nin içerden ilk görüntüleri ve halkın yaşadığı ızdırap ilk defa bu kadar açıkça kamuoyuyla paylaşılıyor.

    Gazze’ye insani yardım götüren bir gönüllünün yaşadıklarını bulacağınız röportaj, seyahat izlenimleriyle yakından tanıdığınız İnsani yardım Gönüllüsü Dr. Mehmet Sılay’la gerçekleştirildi.

    İşte Gazze’nin göbeğinden, insanlığın dimağına yükselen ses…

    G A Z Z E KUŞATILAN OSMANLI

    SALDIRI ŞABAT GÜNÜNDE BAŞLADI, TEVRAT’A İHANET ETTİLER

    > Sayın Sılay, Öncelikle Gazze Yolculuğunuzdan başlayalım. 27 Aralık gecesi başlayan İsrail Saldırılarından sonra Gazze İçin yola çıktınız. Nasıl başladı Yolculuk?

    > Gazze bu savunmasız haliyle ne Amerika vahşetinin Guantanamo işkence hanesi, ne de Ebu Gureyb hapishanesine benzemiyordu. Bir zindan olsa, mahkûmların önlerine en az günde bir iki dilim ekmek atılır, bir yudum su verilirdi. Bu haliyle Gazze, dar bir alana sıkıştırılmış bir açık hava hapishanesine de benzemiyordu. İlk bombardımanda ikiyüz elli genç insan ve çocuk şehit olmuştu. Günlerden cumartesiydi, Arapça sept günüydü, İbranice şabat. Tevrat fıkhına göre bugün hiçbir Yahudi teknik bir cihaza el sürmezdi. Ocak yakmaz, yemek pişirmez ve araba kullanmazdı.

    Yahut Gazze, tarihin derinliğinden Sina Çöllerine taşınan ve bir tek Allah kulunun yardım eli uzatamadığı Ömer Muhtar müritlerinin toplama kampı mıydı?

    Yalnız savunmasız mülteci kampları değil, apartmanlar, sağlık ocakları, hastaneler, yaralıya yardıma koşan ambulanslar, okullar ve Birleşmiş Milletlerin dağıtıma hazırlanan gıda depoları bile bombalanıyordu. Dışardan hiçbir yardım alamayan Gazze halkı, can telaşı ve açlık korkusuyla teslim olsun veya evini yerini işgalcilere terk edip gitsin. İlk saldırıda ikiyüz elli Gazeli şehit olunca şehir halkı ve kamplarda kalan mülteciler şok korkuyla kaçabilsin ve bölgeyi boşaltsın da Gazze işgale hazır olsun istediler. Bu umutla Mısır askerlerinin kaçana da uçana da engel olduğu Rafah sınır kapısı İsrail’in emriyle arkasına kadar açıldı. Mahmut Abbas, dolayısıyla El Fetih yönetiminde yapılan bir anlaşmayla Mısıra açılan kapıya yerleştirilen cihazla İsrail’in kontrol ekranlarında, monitörlerinde Gazze’ye girenler ve bölgeden çıkanlar dikkatle izleniyordu. Fakat Siyonistlerin beklentisinin tam tersi yaşanmaya başladı tünellerde ve sınır kapılarında. Millet savaş var diye kaçmıyor, dışarıdan içeri yardıma koşuyordu.

    Mısırda, Avrupa da ve diğer Arap ülkelerinde çalışmaya giden Gazzelilerden eli silah tutan üçbin civarında genç insan Sina çöllerine açılan tünellerden geri dönüyorlardı. Yani İsrail’in hafif yoğunlukta uranyum içeren misket ve fosfor bombaları tepeden yağarken içerden kimse dışarıya kaçmadı, aksine dışarıdan üçbin genç Gazzeli yardım için koşarak geri geldiler.

    Trafolar bombalandığı gün Şifa hastanesinde makineye bağlanan otuz iki gencecik diyaliz hastaları aniden kesilen elektrik yüzünden vefat ettiler.

    Su depoları bombalanmış ve şehir alt yapısı siperdelen bombalarıyla berhava edilirken kanalizasyonlar patlayan içme sularına karışmış, buna bağlı olarak bulaşıcı hastalıklarla birlikte mide ve barsak şikâyetlerinde anormal çoğalma görülmüş.

    Nereden bakarsak bakalım Gazze’de bütün dünyanın gözleri önünde bir insanlık suçu işleniyor, bir soykırım yapılıyordu. Yalnızca orantısız bir savaş değil, bu saldırı tek taraflı katliamdı ve mutlaka Uluslar arası İnsan Hakları Mahkemesine taşınması gereken bir savaş suçuydu işlenen fiil.

    Türkiye’nin hemen her şehrinde sokaklar, meydanlar, salonlar insani ve İslami hassasiyetle donanmış kitlelerle doldu. İsrail Büyük elçilik ve konsolosluklarının önleri sabahlara kadar protesto çığlıklarıyla inledi.


    İSTANBUL’DAN KAHİRE’YE

    Neden ekranlara sıçrayan kan manşetleri kızartıyor da yüzleri kızartmıyordu?

    Haber programlarında ve televizyonlarda görüntüye gelen tablolar karşısında artık yerimizde duramaz olmuştuk. Sabah - akşam söz ve sohbetimizde konu, sadece Gazze üzerine yoğunlaşmıştı.

    Ayrıca bu hunhar soykırımı özellikle El Cezire ve El Arabiyye başta olmak üzere dünya basın ajansları açıktan duyurmaya başlayınca her ülkede Amerika ve ortağı İsrail’e karşı nefret dolu eylemler çığ gibi artmaya başladı.

    İnsani yardım teşkilatları bir kere daha Filistin’e karşı görev bilinciyle harekete geçtiler.

    Bizler de Cansuyu’nun Gazze yardım ekibi içinde yola çıkan gönüllüler arasına katılıp hava alanlarına doğru yürüyüşe geçtik. Önceden hazırlanan programı harfiyen uygulamaya koyulduk. Karşımıza çıkması muhtemel engeller karşısında da müşavere ile inisiyatif kullanıyorduk.
    .
    FOTOGALERİ İÇİN TIKLAYINIZ

    Kahire Havaalanında bizleri karşılayan Mısırlı arkadaşlarımızla birlikte doğruca Uluslar arası İnsani Yardım Merkezlerine gittik. Kucaklaştık ve çaylarını içtik. Ancak hiç vakit kaybetmemeliydik. Önceden görüştüğümüz Filistin Sağlık Bakanı Dr. Besim Naim’in bildirdiği acil ihtiyaç listesini esas alıp, başta antibiyotik ve analjezikler olmak üzere tampon, sargı bezi ve komple serum setlerinden oluşan iki TIR dolusu, çoğu acil semptomatik ilaçları görevli personelle birlikte meydana yığıp, araçlara yerleştirdik.

    İkinci gün, yani 1 Ocak 2oo9 sabahı henüz güneş doğarken Rafahiye kapısından Gazze’ye giren dokuz adet tıbbi malzeme dolu TIR konvoyunun ikisi Cansuyuna aitti. Gazze şeridinin bütün yerleşim alanlarında yaşayan kardeşlerimize ve ilaç bekleyen yaralılara Türkiyeden bir yardımeli uzatmanın, onlara derman olmanın mutluluğunu yaşadık. İlaç konvoyu eşliğinde altı saat süren yol yorgunluğumuzu ilaç kolilerini yerine ulaştırdığımız zaman unuttuk. Kontrol noktalarında çektiğimiz sıkıntılar bize birer hatıra olarak kaldı.

    MISIR GAZZEYİ GÖZDEN ÇIKARTMIŞ

    > Mısır Refahiye kapısından giriş yapmak için geldiniz ama kapı açılmadı. Mısır Hükümeti Filistin Konusuna nasıl yaklaşıyor?

    > Mısır resmi ideolojisinin Gazze’yi gözden çıkardığını gördük. Arap Tabipler Birliği mensubu ve yöneticisi olan, bizleri karşılayan, otelde ziyaretimize gelen arkadaşlarımızdan biri tutuklanmıştı. Dr Abdulfettah Rızk muhaberat tarafından evinden alınıp götürülmüştü. Gece yarısına doğru bu sayının kırklara yükseldiğini öğrendik. Özellikle sosyal etkinliği olan, güçlü, teşkilatçı ve hatip gençler gözaltına alınıyordu. İsrail bombardımanıyla şehit sayısı artarken duyarlı halk, galeyana geliyor izinsiz mitingler düzenleyerek Mısır ordusunun bu orantısız savaşa müdahale edip durdurmasını istiyordu. Gazze konusunda kılını kıpırdatmayan başkan Hüsnü Mübareğin böyle hayırlı bir niyeti yoktu.

    Cuma günü bütün büyük camilerin ibadete kapalı olduğunu işitince de Mısırda halka karşı yapılanan sistemin nasıl işlediğini görmüş oluyorduk. El Ezher Camii başta olmak üzere bütün büyük camiler Cuma namazı boyunca kapalı olacaktı. Küçük bir mahalle camiinde namazı eda ettik. Fakat Hz. Hüseyn, Muhammed Ali ve Fustat’taki Amr ibnul As camilerinde hutbelerde büyük heyecan yaşayan duyarlı Müslümanlar namaz sonrası yaptıkları Muzaharat-Gösteri sırasında bağırmışlar sloganlar atmışlar. Fakat cemaat arasında hazır bekleyen Muhaberat birimleri tarafından hemen tutuklanıp merkezlere götürülmüşler. Cuma namazlarından sonra toplam üçyüz elli Müslüman tutuklanmış.

    Etıbba-i Arap ve Etıbba-i Mısır mensubu meslektaşlarımızın Gazze için tıbbi malzeme tıbbi araç-gereç ve ilaç temininde çok faydalarını gördük. Nakliyat sırasında da daima bizimle beraber beş-altı saatlik gece-gündüz devam eden yolculuğu göze aldılar.

    Gece yarısı Kahire havaalanından alıp bir minibüsle yola devam ettiğimiz basın mensubu arkadaşlarımızla sabaha doğru İsmailiyeden geçiyoruz. Süveyş kanalı üzerindeki köprü girişinde hem şurta kontrolünden geçiyor hem de ücret ödüyoruz. Afrika ile Asya kıtasını birbirinden ayıran Süveyş köprüsü bizim İstanbul boğazı gibi para basıyor. Hz. Musa’nın kırk yıl dolaştığı Sina çölüne bakımlı bir yoldan giriyoruz. Geceleri topuk çatlatan sıcaklara mukabil, gündüz güneş bir mızrak boyu yükselirken insanın cildini kavlatan sıcaklar başlıyor. Yavuzun Rıdaniye yürüyüşünde atından indiği ve Resulullah’ın peşi sıra yürüdüğü menkıbelerde kayıtlı.

    Otellerin ve tek katlı evlerin sahile sıralandığı El Ariş’e kadar üç değişik kontrol noktasında da arabamızdan indirildik ve Mısır askerleri tarafından nereye ve niçin gidişimiz sorgulandı. İnsani yardımlar arasında sadece ilaç götürmekte olduğumuzu beyan edince serbest bırakılıyorduk. El Arişte varınca gözümüze kestirdiğimiz bir mekânda kahvaltı molası verdik. Verimli tarım arazilerinin iki yanda uzandığı alanlarda gelişmiş bir zeytin ve narenciye ziraatının başlatıldığını izliyoruz. Bağlar bostanlar ve sebze hökerelerinde yoğun çalışmalar var. Etıbba-i Arap mensubu yol arkadaşlarımızdan çevre hakkında geniş bilgiler alıyoruz.

    Maalesef Mısır’dan beklediğimiz duyarlılık bizi kuşatmıyor. Ve bizi Refahiye kapısından içeri almadılar.
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    http://muhtesimturhan.yetkinblog.com
    Muhtesim
    Admin
    Admin
    Muhtesim


    Ruh HaLi : Gazze İslam alemi için niçin önemli? Sessiz10
    Hangi ülkedensiniz : Gazze İslam alemi için niçin önemli? Turkey-1
    Mesaj Sayısı : 4379
    Nerden : istanbul
    Teşekkür Sayısı : 10146
    Kayıt tarihi : 30/10/08

    DoSt GüLLeRİ
    ŞİİRLERİM: 22

    Gazze İslam alemi için niçin önemli? Empty
    MesajKonu: Geri: Gazze İslam alemi için niçin önemli?   Gazze İslam alemi için niçin önemli? Icon_minitimePerş. Şub. 19, 2009 7:23 am

    GAZZE MÜLTECİ KAMPLARI

    > Peki Mehmet Bey, Nasıl bir Gazze Fotoğrafıyla karşılaştınız?

    İnsani yardım maksadıyla gidip yakından gördüğümüz Ürdün, Suriye ve Mısır mülteci kamplarını gezdik. Altmış kilometrelik dar bir alan içindeki Gazze şeridinde on iki adet Mülteci kampı var. En çok tanınmışları Cebeliye, Şeyh Rıdvan, El Megazi, Deyrul Belah, Han Yunus, Rafah kampı ve Brezilya mahallesi. Brezilya da nereden çıktı diye soranlar olabilir, Brezilya Filistin kökenli bir kabilenin adıdır.

    Mülteci kampında nice güngörmüş varlıklı aileler şimdi Mülteci kamplarının daracık sokaklarında ve altmış metrekarelik evlerde yaşıyorlar. Okullar, camiler, sosyal tesisler ve pazar yerleri var. Kamp, alt yapıları arızalı, her damda bir çanak anten. Bombardımanlarda patlayan su boruları ve kanalizasyonun birbirine karışması sebebiyle kamplarda barsak hastalıkları yaygın. Halk tarım ve balıkçılıkla geçimlerini sağlıyorlardı. Ambargoyla birlikte İsrail muhripleri balıkçı teknelerinin denize açılmalarına izin vermiyor, ateş açarak batırıyor veya yaralıyorlar. Gazze’de işsizlik oranı yüzde kırk. İsrail kontrolündeki bazı kapılardan özel izin kartlarıyla mevsimlik tarım işçileri çıkış yapabiliyorlardı.

    Mülteciler arasında, İsrail saldırılarında şehit düşen veya tutuklandıkları için süresiz hapis yatanlar çoğunlukta. Bir ailenin geçimini temin etmesi beklenen erişkinler devre dışı bırakıldığı için sahipsiz aileler yüzlerce.

    Gıda ve ilaç yardımına koşan İnsani Yardım Kuruluşları, İsrail’in “ teröre yardımcı oldukları” ithamı üzerine Mısıra ait olan ve Gazze halkının yegâne soluk borusu konumunda olan Refah sınır kapısını monitorlarla anında kontrol etmektedir. İsrail’in dikenli teller ve yüksek duvarlar arasında altı adet kapı ise İsrail tarafından askeri amaçlarla kullanılıyor.

    Gazze mültecilerine en hızlı ve en güvenli kurumların başında İslami Yardım kuruluşları gelmektedir.

    Hamas serbest seçimle iktidara gelmeden önce İsrail Şaron döneminden itibaren Gazze’de toplam sekiz adet gayet muhkem Yahudi Yerleşim Merkezi inşa etmişti. Bu merkezler hem Müslümanları birbirine ayırıyor hem de kontrol ediyordu.

    İlki, 1967 altı gün savaşından bir yıl sonra kuzeyden Gazze’ye ulaşan yolun askeri kontrolünü elinde tutmak için inşa edilen Erez Yahudi Yerleşim Merkezidir. Yerleşimcilerin güvenliğini sağlamak için ayrıca her yerleşim merkezinin yanına mutlaka bir askeri birlik konuşlanıyordu. Erez kuzeyden Gazze’ye giriş-çıkış kapısıydı ve İsrail’in kontrolündeydi. Tapulu olduğu halde verimli tarım arazilerine de Yahudi Yerleşim Merkezleri kuruldu. Arazi sahipleri kendi bahçelerine bakım için dahi gidemediler. Dededen-babadan kalan bahçelerine-tarlalarına sahip çıkamadılar ve iradlarından mahrum bırakıldılar. Gittiklerinde dövüldü ve tehdit edildiler.

    Sahil güvenliği açısından kıyı boylarının kontrolü için sadece altmış mevcutlu Dogit yerleşim merkezi de Şaronun emriyle kuruldu. Gazze şehir merkezini kuşatan dört adet Yahudi Yerleşim Merkezi de İsrail ordusu için sürekli olarak birer askeri üs olarak kullanılmıştır.

    Aslında zaten her Yahudi Yerleşim Merkezi askeri ve stratejik amaçla içşa ediliyordu. Başka bir kıyıya yakın yerleşim merkezi Gazzeli balıkçıların denize açılmalarını engelliyor. Sahil boyu güvenliği mazeretiyle kıyı asker tarafından işgal edilmişti. Siyonist devletin askeri kuvvetlerinin genel komutanlığı Han Yunusta Yahudi Yerleşim Merkezindeydi. Bütün bu merkezler İsrail tarafından yolların ve şehirlerin sıkı kontrolü için kuruluyordu.
    Fakat Hamas halkı bilinçlendirip yerleşim merkezlerindeki işgalcileri sürekli taciz ettiler. Nihayet İsrail bu yerleşim merkezlerindeki sakinlerin güvenliğini sağlamakta acze düştüklerini fark edince kendi elleriyle bu yerleşim merkezlerini yıkıp boşaltmak mecburiyetinde kaldılar ve Gazze şeridini terk ettiler.

    YARDIM KONVOYLARI RAFAH KAPISINDA

    Gazze’de yaşayan birbuçuk milyon Müslümanın yüzde yetmişi Filistin Mültecisi. Her evden mutlaka bir veya daha fazla şehit çıkmış. Halk yavrularının can emniyeti için İsrail zulmünden kurtulma pahasına evini ve işgale uğrayan bağını-bahçesini bırakıp büyük kentlerin çevresinde oluşan mülteci kamplarına sığınmaya mecbur bırakılmış.

    Ayın birinde iki Tır dolusu ilaç ve 3 ocak 2009 tarihinde de üç kamyon dolusu ilaç, sargı bezi serum setleri ve laboratuarların beklediği tahlil kitleriyle oluşan yükümüzle Mısırla Gazze özerk Filistin bölgesi arasındaki Rafah kapısına bir kere daha beş kişilik ekibimizle gelip dayandık. Evrakları ve içeri girebilmek umuduyla pasaportlarımızı da verdik. Yalnız Türkiyeden değil, dünyanın değişik ülkelerinden gelen insani yardım ekipleriyle tanıştık. Türkiyenin hemen bütün İnsani yardım vakıfları ve yardım dernekleri Mısırın eğemen olduğu Rafah kapısına gelip dayanmıştı. İzin verilen yük araçları içeriye doğru süzülüyor, sonra kapı hemen geri kapanıyordu. İsrail’in ördüğü utanç duvarları dışına tonlarca bomba bırakılıyor. Patlamadan sonra bulunduğumuz zemin titriyor. Bombardımandan sonra Rafah sınırkapıları birden açılıyor ve El Ariş’le İsmailiye istikametine doğru içindeki yaralıyı ulaştırmak için fırlayan Ambulanslar kapıda beliriyor.

    İçerde İsrail’in uzaktan fırlattığı Uranyum içeren Fosfor bombaları yaraladığı büyük-küçük hemen her insanı bütün tıbbi çabalara rağmen öldürüyor.

    Güney Lübnan’da bundan üç yıl önce fosfor ve vakum bombaları denenmişti şimdi de harp etiği bakımından kullanılması yasaklanan misket bombaları atılmaya başlandı. Ucunda mikrokamera bulunan ve hedefe varıncaya kadar yönlendirilen roketler kordinatları belirlenen binalara atılıyordu.

    İsrail’in önceden yazılı kağıtlar atarak bombalayacağını haber verdiği Bir Hamas yöneticisinin evinin etrafının boşaltılması ihbarına rağmen halk bu sevilen yöneticinin evinin damına çıkarak onu korumak istiyor. Hamas, yani açılımıyla El Hareketul Mukavemetul İslami-İslami Direniş Örgütü her kesim halkla bütünleşmiş. İsrail ancak bütün Gazze Müslümanlarını dünyanın gözleri önünde katlettiği zaman veya geriye kalanları bölgeden sürdüğü zaman Haması Gazze’den çıkarabilir.

    Güney Lübnan’da üç yıl önce tarihin şahit olduğu Hizbullah-Hamas zaferinin bir kere de Gazze şeridinde gerçekleşmesi, Ürdün ve Arabistanda hüküm süren işbirlikçi kralların ve Hüsnü Mübarek gibi asker kökenli zorba yöneticilerin sonu olacak.

    İsrail’in Gazze şeridini bir hafta boyu havadan ve denizden bombardıman altına aldığı halde, Hala ilk hedefine ulaşamadı. İsrail’in ilk hedefi içerden İsrail ordusu üzerine fırlatılan el yapımı Kassam füzelerinin susturulmasıydı. Hala günde on ile otuz Kassam füzesi işgalci askerlerin başının üzerinde patlıyordu. Kara harekatı başladıktan sonra, üzerinden bir hafta geçtiği halde İsrail askerleri şehirlerin içine giremiyor, silahlı askerler insansız boş alanlarda dolaşıyorlar. İçerde Hamasa bağlı El Aksa tugaylarının beklediği göğüs göğse sokak çatışmaları başlamadı. Gazze’de Mücahitlerin beklediği, İsrail ordusunun en çok çekindiği Harbuşşşevari’ denilen sokak savaşları İsrail askerlerinin ölüm korkusu yüzünden başlayamıyor. Biraz daha mal ve can kaybı verip yıldırmak için uzaktan şehre bombalar yağıyor.

    Hizbullah mücahitleri tarafından kaçırılan iki askerini kurtarmak için İsrail ordusunun vurucu gücü olan tank birlikleri Güney Lübnanın bir köyünü işgal etti. İşte ne olduysa bununla oldu. Hizbullahı oluşturan Filistinli mücahitlerin Şahap, Hayber 1 ve Katyuşa füzeleriyle Altı adet tank savaş dışı kaldı. Onaltı İsrail askeri öldü. Menzile giren askeri stratejik hedefler vuruldu. İsrail bu yakın muharebede savaşı kaybettiklerini itiraf etti. Savaşı bizzat yöneten Genel Kurmay Başkanı, ağır stres dolayısıyla geçirdiği mide kanamasıyla Telaviv ordu hastanesine kaldırıldı. İsrail savaş yöntemini değiştirdi. Tam on gün güney Lübnan’daki sivil hedefleri bombaladı durdu. Bu onların çaresizliğiydi. Bugün de neticesini görerek Gazze’de sokak çatışmalarına girmiyor, uzaktan attığı bombalarla çocukları ve silahsız kadın ve savunmasız yaşlıları katlediyor.

    GAZZE DENİLEN YER NERESİ?

    > Gazze’yi bize anlatırmısınız?

    Haber programları ve İsrail’in saldırı krokilerinde gösterildiği gibi ilgi duyanlar Gazzenin yerini ezberlediler. Sina yarımadasını kara yoluyla aşarak bölgeye defalarca gece-gündüz gidip gelenlerden oluşumuzla bir iki cümle de biz ifade edelim. Sina yarım adasının doğusunda ve Filistin’in batısında, elli beş kilometre uzunluğunda, Akdenize kıyısı olan dikdörtgen biçiminde bir coğrafi bölgedir. Akdeniz iklimi hâkim. Karadan doğusu ve güneyi İsrail tarafından tel örgü ve utanç duvarlarıyla kuşatılmış. Bu sınır boylarında Gazzeli sivillere hayat hakkı yoktur. Batısında bulunan on kilometrelik Mısır sınır boyu ile dünyaya açılır. Mısıra bakan Rafah hudut kapısı Gazeliler için nefes borusudur. Bütün insani yardımların girebildiği, dış dünyayla siyasi, ticari ilişkilerle seyahat imkanı bu kapıdan Mısır resmi makamlarının izin verdiği kadar bu kapıdan mümkün olmaktadır.

    Fakat dört yıl önce Mısırla İsrail arasında yapılan anlaşmayla Gazze’ye giriş-çıkışlar zorlaştırılmış. El Fetih iktidarı döneminde Rafah kapısında BM görevlisi bir yetkili, El Fetihten bir görevli ve kameralarla İsrail monitorlarından kontrol edilen geçiş sistemi uygulanıyordu. Hamas yönetimiyle birlikte giriş çıkışları yalnız Gazzeliler idare etmeye başlayınca İsrail Mısıra bastırdı, Mısır da Gazze yönetimine ve halkına. Oysa bu anlaşma belirli şartların içinde ve bir yıl müddetleydi. Müddet doldu şimdi anlaşma geçersiz. Fakat Mısır buna rağmen bu zaman aşımına uğramış mazeretin arkasına sığınarak zorlukları sürdürmek istiyor.

    Bu daracık bölgenin hemen her köşesi meskun. Toplam sekiz adet şehri kendi üzerinde barındırır. Bunlar, Gazze, Han Yunus, Beyt Hanun, Eysan ve Deyrul Belah’tır.Toplam birbuçuk milyon insan yaşıyor. Bu total nüfusun yüzde yetmişi çevre köy ve mezralardan can telaşı içinde gelen göçmenlerden-mültecilerden oluşuyor. Evleri, köyleri, çiftlik arazileri Siyonist tedhiş örgütlerince işgal edilen yerli halk, kendilerine ulaşım bakımından en yakın olan Gazze şeridine kaçıp sığınmış.

    Otuz yıl süren İngiliz işgal döneminde bizzat İngilizlerin silahlandırıp organize ettiği ve şartsız lojistik destek verdiği Siyonist çeteler savunmasız köyleri bastılar ve halkı çoluk-çocuk katlettiler. Evlerini terk etmeyenleri de ağır şekilde tehdit ettiler.

    Siyonist basın-yayının yıllardır yaptığı menfi propogandanın aksine hiçbir Filistinli göçmen evini ve tarlasını Yahudiye satmamış, aksine silahlı tehdit ve cinayetlere karşı çocuklarının can emniyeti için güvenli bir yer aramış. Bugün Gazze şeridinde balık istifi gibi üst üste yaşayan mültecilerin köyleri silah zoruyla ellerinden alınmış. Göçmenler arasında her evden bir veya daha fazla şehit çıkmış. Halk diğer yavrularını koruyabilmek için şehir merkezlerinden Gazze, Eriha ve Ürdün kamplarına kaçmak zorunda kalmış. Bugün sadece, daracık Gazze şeridinde on bir adet dış yardımlara muhtaç mülteci kampı sıralanmaktadır.

    Gazze şeridinde yaşayan halkın yüzde yetmişinin muhacir olduğunu biliyoruz. Kuzeyde Cebeliye, güneyde ise Han Yunus çevresinde yüzbin mevcutlu göçmen kamplarında halkın yoksulluk içinde yaşadıkları biliniyor. Çalışma yaşındaki gençlerin yüzde ellisi işsiz. Barış sürecinde sınırların açık olduğu zamanlarda yakın şehirlere narenciye işçiliğine giderlerdi. Gazze muhasara altında olduğu çoğu zamanlar ise çarşı-pazarda canlılık yoktur.
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    http://muhtesimturhan.yetkinblog.com
    Muhtesim
    Admin
    Admin
    Muhtesim


    Ruh HaLi : Gazze İslam alemi için niçin önemli? Sessiz10
    Hangi ülkedensiniz : Gazze İslam alemi için niçin önemli? Turkey-1
    Mesaj Sayısı : 4379
    Nerden : istanbul
    Teşekkür Sayısı : 10146
    Kayıt tarihi : 30/10/08

    DoSt GüLLeRİ
    ŞİİRLERİM: 22

    Gazze İslam alemi için niçin önemli? Empty
    MesajKonu: Geri: Gazze İslam alemi için niçin önemli?   Gazze İslam alemi için niçin önemli? Icon_minitimePerş. Şub. 19, 2009 7:25 am

    BOSNA YAHUT GAZZE TÜNELLERİ

    Ebu Talip mahallesindeki ilk Müslümanlar gibi ambargo uygulanan ve muhasara altında kalan Gazze halkı dış yardımlara bel bağlayarak boş oturmadı. Tek sınır kapısı olan Rafahta Mısır şurtalarının geçiş yasağına takılmadan dış dünyaya gece-gündüz kazdıkları tünellerle açıldılar. Değişik uzunlukta farklı yönlere açılan tünellerle Gazze’ye gıda, ilaç, ihtiyaç maddeleri ve silah taşıdılar. Asıl silah ve cephanelerin bu tünellerle sağlandığı biliniyor. Bu yüzden Sina çölünde değişik noktaları siperdelenlerle bombalıyordu. Titreşim ve şok dalgalarla muhtemel tünelleri çökertmek, tahrip etmek istiyorlardı.

    Gazze şeridinin deniz ve kara sınırları, Mısıra açılan Rafah kapısı dahil İsrail’in askeri denetimindeydi.

    Yıllardır ambargo altındaki Gazze tünelleri, Bosna tünellerine ne kadar da benziyor. Geçtiğimiz Kurban Bayramından bir hafta önce Gazze hayvan pazarına sürüler halinde koyun, keçi ve danaların getirilip satıldığı gözlendi. Bunlar Rafah kapısından girmemişti. İsrail’in askeri harekat için hazırladığı kapılardan zaten içeriye sokulamazdı.Tek ihtimal kalıyordu: Sina çölünün ortalarına, derinliklerine kadar açılan uzanan tünellerden getirilmektedir.

    Ancak tünellerin sayısı, istikameti, uzunluğu ve yerleri hala İsrail ve içerdeki işbirlikçileri tarafından bilinmiyor.

    İslami Cihat, Aksa Tugayları, İzzettin Kassam Birlikleri, El Fetih ve Hamas gibi toplam on iki direniş örgütü Filistin adına işgalci İsraile karşı yıllardır direniyor. Son Gazze saldırısında İslami Cihadın lideri şehit oldu. İsraili taciz eden Kassam füzeleri bu tünellerden geçirilen cephanelerin Gazze’deki küçük bir atölyede konunun uzmanı teknik adamlar tarafından imal ediliyor. Savaş boyunca İsrail garnizonları üzerine günde on ile otuz adet fırlatılıyordu.

    SİYONİSTLERİN PROPOGANDA SİLAHI

    Az bir kısmı konar-göçer Bedevi ve çiftçilikle uğraşır. Fakat genelde Filistin halkı içinde yüksek oranda okur-yazar, teknokrat ve entelektüel bir tabaka var.

    Vatanları işgal edilen Filistin halkını diğer Müslüman Miletlerin gözünden ve gönlünden düşürmek için “ Bu Filistinli Araplar var ya, evini, bahçesini, bağını yüksek fiyat veren Yahudilere sattı” yalanını yıllarca yaydılar. Bugün dahi bu maksatlı yalan sebataist basın mensuplarınca söylenir.

    Oysa Filistinde Yahudilere bir memleket hediye edeceği sözünü veren İngilizler bir plan dahilinde dünya Yahudilerini Filistine çağırmaya başladılar. Dr Teodor Herzle başlayan Bazel Siyonist kongresinde alınmış bir karardı. Sultan Abdulhamidin kendisinden büyük bedel teklif ederek, Filistinde biraz toprak isteyen mebus Hayim Nahumu nasıl huzurdan kovduğu tarihi belgesel olarak kayıtlıdır.

    Geniş çiftlik evleri, köyleri, işgal edilen savunmasız Filistinliler evinden-ocağından birkaç şehit verdiği halde silah zoruyla topraklarından çıkarıldılar. Bu insanlar mecburen ailesinin can güvenliği bakımından Gazze şeridinde kendi inşa ettiği uyduruk barınaklarda, kulubelerde veya iki göz odalarda sekiz kişi birlikte yaşamaya mecbur oldular, mahkum oldular. Bir gün mutlaka kovulduğu kendi öz mülküne kavuşma umudu içinde direnişe geçmeleri soylu bir davranıştır ve doğal haklarıdır.

    Yurdu-yuvası işgal edilen Filistinliler aralarında direniş örgütleri kurdular. Bir kısmı da hazır kurulu direniş örgütünün emrine girerek mücadeleye başladılar. Hamas, İzzettin Kassam ve El Aksa tugayları gibi direniş örgütleri Filistin halkının Kuvayı Milliyesidir.

    Yahudi Yerleşim Merkezlerine yerleştirilenler, İsrail işgalinin sürekliliği için kullanılan eğitilmiş stratejik unsurlardır. Çoğu Rusyadan getirilen yerleşimciler, işgal edilen tapulu topraklar üzerinde oturmakla zulme, gasp ve haksızlığa ortak olurlar. Kaldı ki yerleşim merkezlerindeki siviller sözde sivildir. Hepsi de silahlıdır ve silahlı eğitimden geçirilip getirilmişler. Çıkan her çarpışmada Müslüman halka karşı yapılan İsrail saldırılarına iştirak ederler. Buna mukabil Filistin halkının bağrından çıkan Hamas gibi direniş örgütlerinin İsraile karşı yerleşimci sivil-asker ayırd etmeden savaşmak zorundadır. Otuz yıl boyunca hadiseli şekilde oturduktan sonra İsrail’in bütün yerleşim merkezlerini boşaltıp çıkması bir mecburiyet sonucudur. Hamasın şehitler verip bedel ödeyerek inançla direnmesi sonucudur.

    Filistin hakkında yıllardır medya aracılığıyla yapılan yayınlar bir psikolojik savaş yöntemidir. Ortadoğunun Müslüman yöneticileri bu psikolojik savaşı peşin ve gönüllü mağluplarıdır. Onların iktidarda kalmasıyla İsrail’in güvenlik sorunu arasında bir doğru orantı vardır. Hatta bugünkü Mısır diktatörü ile iki kral, yenik çıktıkları danışıklı savaştan sonra “ Ey Filistin halkı, müttefikimiz Amerika İsraili destekliyor. Üstelik İsrail’in elinde dörtyüz adet nükleer başlıklı atom bombası var. Her Müslüman başkentine bir tane atsa Ortadoğu Hiroşimaya döner. Görüyorsunuz gücümüz yetmiyor. Siz de razı olun halinize, oturun oturduğunuz yerde!”

    Ancak bu İsrail-Filistin savaşıdır. Bugün yedincisi sahnelenmektedir. Yedi savaşın tamamı da klasik konvensiyonel silahlarla yapılmıştır-yapılmaktadır. Alınan bütün mağlubiyetler danışıklı yenilgilerdir. İsrail tarafından itilip-kakılan Filistinli siviller yalnız ve sahipsiz bırakılmıştır. Çevre ülkelerin iktidarları varlıklarını İsrail’in güvenlik sorununa borçludurlar.
    2006 yılının Ağustos ayında Güney Lübnan’dan İsrail kuvvetlerine karşı mukabil saldırıya geçen diğer bir Filistin Kuvayı Milliyesi olan Hizbullah, dört bin savaşçısıyla yakın çatışmaya çekilen İsraile ağır bir mağlubiyet tattırdılar. Bugün o tadın rövanşını alma çabasındalar. Yine 2003’ü takip eden Hamas yönetiminde Gazze şeridene konuşlanan dokuz adet Yahudi Yerleşim Merkezinin halkın tapulu arazileri üzerinden temizlenip dışarı atılması da Hamas direnişinin zaferidir. İsrail’in beşeri gücünü aşan açık bir yenilgidir.

    İsrail’in büyük ümitlerle ve uzun sürede inşa ettiği ve büyük masraflarla yapılan Yahudi Yerleşim Merkezleri, sosyal tesisler, fabrika ve atölyelerden oluşan küçük sanayi kuruluşları, askeri üsler ve sınır kontrolleri için inşa ettikleri stratejik birimleri kendi elleriyle yıkmaya mecbur oldular ve bütün yerleşimcileri Gazze sınırının dışına çektiler. Diğer bir neden: İşgalci İsrail’in Filistin’in herhangi bir şehrinde halk üzerine saldırıya giriştiklerinde mutlaka Gazzeleilerin bir intikam hücumuyla karşılaşıyorlardı. İşte asıl bu tehlike İsraili Gazze şeridini boşaltmaya mecbur bıraktı. Her eylemini kara-kazanca dönüştüren Siyonistler, geri çekilme tazminatı olarak Amerikadan açıktan iki milyar dolar bağış aldılar. İsrail Gazze’den çekilirken Siyonistler, yeni bir strateji geliştirdi: Utanç Duvarları. Kudüs çevresiyle başlayan, Müslüman mahalleleriyle Yahudi Yerleşim Merkezleri arasında kilometrelerce uzanan yüksek beton duvarlar yıllardır örülmeye devam ediyor.

    Stratejistlere göre, Savaş med-ceziri, Filistin üzerinde bir habis tümör gibi duran İsrail’in bölgeden temizlenmesine kadar devam edecektir. Gazzenin inançlı mücahitleri İsrail’in korkulu rüyasıdır.

    Etkisiz ve karşılığını bulmayan diplomatik geziler İsraile zaman kazandırmıştır.

    Venezüela başkanı Hugo Çavez, kanlı saldırılar duruncaya kadar İsrail büyükelçisini sınır dışı etmiş, kendi elçisini de ülkeye çağırmış.

    1980 yılında, Türkiye bu duruşu bir kere sergilemiş. Sabra ve Şatila kamplarının katili Şaron, “ Kudüs, doğusuyla batısıyla bizimdir. Bu şehir kıyamete kadar da İsrail’in başkenti olarak kalmaya devam edecektir!” beyanatı üzerine Türkiye incinen kendi Müslüman halkına tercüman olarak, omurgalı bir tavır koymuş ve büyük elçisini çekmişti. Bakkal dükkanı değil, devlet idare edilmişti.

    İSRAİL YARGILANMALI

    İsrail yöneticilerinin Gazze’de yaptığı toplu katliam suçundan dolayı Uluslar arası Adalet Divanında mutlaka yargılanmalıdır. İsrail masum çoluk çocuğu kitle imha silahlarıyla katletmiştir. Hukukçulara göre Uluslar arası Lahey Ceza Mahkemesinde İsrail’in kan döken yöneticilerinden Ehud Barak, Livni ve Benyamin Netanyahu için “Savaş Suçu” davası açılıyor. Televizyonlardan naklen bir futbol maçı gibi bütün dünyanın izlediği vahşi saldırının yazılı ve görüntülü delilleri ve belgeleri başvuruyla birlikte Uluslar arası Ceza Mahkemesine verilmelidir. Girişim hemen başlatılmalıdır. İsrail’in suç ortağı Amerika veto etse de bugün veya yarın mutlaka yargılanacaktır. Türkiye bu onurlu teşebbüsün önderi olmalıdır.
    Filistin Özerk Yönetimi adına başbakan İsmail Hanie, Uluslar arası Ceza mahkemesinin Gazze’de Savaş Suçu ve Soykırım yapıldığı iddiasıyla ilk adımı attı ve İsrail aleyhine dava açtı. Filistinlilerin başvurusu üzerine Lahey mahkeme savcısı Luis Moreno da soruşturmayı başlattı ve yasal çalışmalar üzerinde detaylarıyla incelemeye girişti.

    FİLİSTİNİN MÜCADELE TARZI

    Bugün yaşadığımız ve yakından şahit olduğumuz Gazze saldırısı, İsrail’in ne pahasına olursa olsun tek cephede Filistin’i yok etme savaşıdır. Arakığın sonunda başlayan bombardıman tam bir hafta sürdü. 3 Ocak 2009 günü kara harekatı başlatıldı. Fakat İsrail askerleri Hamas mücahitlerinden gördükleri mukavemet karşısında şehre giremediler. Şehirde uzaktan bombalarla şehit edilen çoğu çocuk-sivillerin sayısı altıyüzü bulurken, İsrailden bir özel kuvvet subayı ile kırk beş asker öldürüldü. Yüz yirmi ağır yaralı Telaviv ordu hastanesine kaldırıldı. Beklenmedik direniş karşısında kara harekatı donduruldu. Bu sefer denizden savaş gemileriyle şehir bombalanmaya başlandı. Uzaktan, kendileri zayiat vermeden Filistinlileri moralman çökertmek istediler. Trafolar, su depoları ve yola parelel döşenen şehir alt yapı üniteleri zarar gördü.

    İsrail elli bin ihtiyat askerini silah altına aldı. Ancak havaalanlarından ülkeyi terk eden Yahudilerin sayısında da fevkalade artma görüldü.

    Gazze’de ise İzzettin Kassam birlikleri yaptıkları roketlerle günde onlarca defa İsrail şehirlerini vurmayı sürdürdü. El yapması Kassam roketlerinin menzilleri on ila kırk kilometredir. Yirmi yedinci kilometrede bulunan İsrail askeri üssü isabet aldı.

    Yıllardır muhasara altında ve ambargoyla yaşayan Gazeliler de boş durmamış. Dış dünyaya tüneller kazarak ulaşmışlar. Direnişçilerin asıl muhtaç oldukları silah ve mühimmatın bu tünellerden sağlandığı biliniyor. İsrail siperdelen bombalarıyla en çok bu tünelleri çökertmeye çalışıyor. Ancak tünellerin sayısı ve istikametleri bilinmiyor. Yıllar boyu ambargo altında kazılan kanallar herhalde bir parça Bosna tüneline benziyordur. Yokluktan can havliyle imkan üretmek böyle olur.

    Deniz ve kara sınırları yirmi dört saat İsrail’in kontrolünde. Buna rağmen son Kurban bayramdan bir hafta önce bir sabah uyandıklarında çarşı pazarın koyun sürüleriyle dolduğu görülüyor. Bu kurbanlık sürüler Mısır kontrolündeki Rafah kapısından sokulmamıştı. Diğer İsrail’in kontrolündeki kapılardan girmesi zaten mümkün değildi. Tek ihtimal kalıyordu bu koyun ve keçi sürüleri tünellerden ve sina yarımadasının derinliklerinden getiriliyordu.

    TÜRKİYE FİLİSTİNLİLER İÇİN NE YAPMALI?

    Müslüman halkımız, ilk bebeğin katledildiği günden itibaren bütün Türkiyede kurulu İnsani yardım dernek ve vakıfları yaptığı maddi destekleri Gazze’ye gönderdi. Amaliyathane ve acil serviste hızla tüketilen sarf malzemeleri arasında sargı bezi ve tamponun tükenmesi üzerine hekimler, perdeleri indirmişler. Dar şeritler halinde kesip jeneratörlerle çalıştırdıkları sterilizatörlerde tıbbi temizliğini yapıp kullanmaya başlamışlar. Başka merkezlerde aynı maksatla masa örtüleri ve yatak çarşafları kullanılmış.

    Halkımız İnsani yardım kuruluşları kanalıyla Gazze’ye İhtiyaç duyulan tıbbi malzeme, ilaç ve gıda gönderdi. Bütün meydanları doldurdu, mitingler, gösteriler yaptı. Devlet kurumlarını motive etti. Çevremizde İsraili kınamayan devlet başkanı kalmadı. Ama kınama, İsrail’in masum kanı akıtmasına engel olamadı.

    > Türkiye ne yapmalıydı yahut şimdi ne yapmalı?

    Hugo Çavez gibi elçisini Telaviv’den çekmeli ve İsrail büyük elçisini sınır dışı etmelidir. İsrail ile Suriye arasında arabulucu görevinden çekildiğini hemen açıklamalıydı. Suriye daha önce açıklama yaptı. Türkiye BM, AB, Arap Birliği ve İKÖ-İslam Kalkınma Örgütünü harekete geçirmeliydi.

    İsrail karşısında kararlı bir güç yok. Türkiye bu boşluğu doldurabilir.

    İsrail yöneticilerini İnsan Hakları Mahkemesinde Yargılanmaları işlemini, savaş tazminatı dahil başlatmalıdır.

    Bütün askeri ve ticari anlaşmaları askıya almalı veya iptal etmelidir.

    Konya semalarında İsrail pilotlarına eğitim uçuşlarını yasaklamalıdır.

    Tank ve F16 uçakların modernizasyonuyla ilgili bütün askeri ihaleler iptal edilmelidir.

    Çevik Bir vasıtasıyla Amerika Yahudi Lobisinin verdiği “ Üstün Cesaret Ödülünü”, alın başınıza çalın diyerek geri vermelidir, iade etmelidir. Yahudi Lobisi bu ödülü ilk defa Yahudi olmayan birine vermişti. Çünkü ödülü alan BOP-Büyük Ortadoğu Projesinin eş başkanıydı. İsrail bayrağında gösterilen iki mavi çizgi Nil nehrinden Fırata kadar mitolojik açılımıyla Arz-ı Mevud-Vad edilen Ülke idealidir. Tahrif edilmiş Tevrat ile ikibin yıldan beri konuşulan Arz-ı mevud yalanı 2006 savaşındaki İsrail’in mağlubiyetiyle deşifre oldu.

    Nihayet mücahitlerin hareket alanını daraltarak İsraile hizmet eden, yani Güney Lübnana gönderdiğimiz, İsrail’in güvenliğini sağlayan askeri birliğimizi derhal geri çekmeliyiz.

    Saldırgan İsrail’in bu agressiv politikasına yaptırımları arttırarak engel olabiliriz.
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    http://muhtesimturhan.yetkinblog.com
    Muhtesim
    Admin
    Admin
    Muhtesim


    Ruh HaLi : Gazze İslam alemi için niçin önemli? Sessiz10
    Hangi ülkedensiniz : Gazze İslam alemi için niçin önemli? Turkey-1
    Mesaj Sayısı : 4379
    Nerden : istanbul
    Teşekkür Sayısı : 10146
    Kayıt tarihi : 30/10/08

    DoSt GüLLeRİ
    ŞİİRLERİM: 22

    Gazze İslam alemi için niçin önemli? Empty
    MesajKonu: Geri: Gazze İslam alemi için niçin önemli?   Gazze İslam alemi için niçin önemli? Icon_minitimePerş. Şub. 19, 2009 7:26 am

    GAZZE ŞEHİTLERİNE SELAM

    Gazze şeridinde yalnız bir çeşit asalet yaşıyor. Şehitler ve şehit adayları. Ayet-i kerime vardır: “Şehitlere ölü demeyin, onlar ölü değildirler ancak siz bilemezsiniz.”

    Canları karşılığında cenneti satın alan Gazze şehitlerine ve gazilerine selam olsun!

    Kendileri şehadet müjdesini alırken, şehadet şerbetini içerken bizleri dirilten ve uyaran, meydanlarda ve salonlarda bizleri birleştiren ve yüreklerimizi ürperten ve zalimlere karşı omurgalı duruşlarıyla İslamın izzetini koruyan Gazzelilere selam olsun!
    Dualarımız, göz yaşlarımız, Yasinlerimiz, Fatihalarımız, Hatmi şeriflerimiz sizler için!

    Beyaz güvercin kafileleri gibi Gazze semalarında uçuşan üç- beş yaşındaki cennet yıldızı çocuklara, cennet starları şehitlere selam olsun!

    Hızır gibi ellerindeki imkanlarla savaş alanındaki mazlumlara yetişmeleriyle Siyonistleri şaşırtan, onlara arka çıkan Avrupalı ve Amerikalı salibiyyunu şaşırtan, işbirlikçi kırallarla çağdaş firavunları şaşırtan ve korkutan, fakat tüm İslam alemini sevince gark eden bütün insani yardım kuruluşlarını yürekten kutlarız.

    Gazzenin yegane soluk borusu Rafah sınır kapısında buluştuğumuz aynı insani ve İslami amaçla gelmiş, Cansuyu, Yardımeli, Deniz Feneri, İHH, Kimse yok mu?, Yeryüzü doktorları, Kutup Yıldızı ve Sınır Tanımayan Doktorlar Gurubu temsilcilerini şükran duygularıyla selamlıyoruz. Yoksullara, yaralılara, savaş mağduru bütün mazlumlara en hızlı şekilde yardım ulaştırmak ve zamanında dertlerine derman olmak için hayatlarını tehlikeye atan, sınır kapılarında ve tampon bölgelerde mahsur kalan vakıf gönüllüsü fedakar kardeşlerimize teşekkür borçluyuz.
    Üç yıllık yoğun bir ambargodan sonra saldırılan Gazze, kimyasal silah teknolojisinin deney laboratuarı ve uygulama alanı oldu. Fakat Müslümanların gözünde Gazze’ye fırlatılan her bomba elli yedi İslam ülkesinin başkentlerine düştü.

    Altmış yıldan beri açıkça görülüyor ki; Müslüman Filistin halkı yanız Siyonist tetikçilerle değil, Amerika patronajındaki bütün Avrupalı salibiyyunla savaşıyor! Diyalog ve sonuçsuz kalan diplomatik girişimler sadece Siyonist katillere vakit kazandırıyor. Bombardıman sürerken Orta doğunun işbirlikçi yöneticileri Katarın başkenti Doha’da ve Mısırın Kızıldeniz kıyısındaki tatil merkezi olan Şarm-el Şeyh’te toplantılar yapıp tribünlere oynuyorlar.

    Venezuela devlet başkanı Hugo Çavez dünyaya karşı bir örnek hareket yapıyor. Telavivdeki büyük elçisini çekiyor ve İsrail büyükelçisini ülkesinden sınır dışı ediyor. Bunu Bolivya, Honduras, Katar ve Moritanya İslam Cumhuriyeti takip ediyor. Fakat diğer sorumlu ve komşu Müslüman devlet başkanları kılını kıpırdatmıyor. Hatta bizim Başbakanımız: “ Biz devlet idare ediyoruz, bakkal dükkanı değil!”diyerek halkımıza ders veriyor. Oysa 1980 yılında Şaronun tutarsız bir sözü üzerine elçimizi çekmiştik. Reflekslerimiz daha diri ve canlıydı. Davosta Başbakanın Şimon Pereze karşı kullandığı üç cümlesi ile Filistin’i kurtarmış kadar sevindik. Fakat arkası gelmedi:”benim tavrım Pereze değil oturumu haksız yöneten moderatöre!”idi diyen Başbakan geri adım atmaya ve kıvırmaya başladı.

    280 BİN MEHMETÇİK BURADA ŞEHİT YATIYOR

    > Gazze İslam dünyası için neden önemli? 1917’de Çanakkale savaşından sonra orada 280 bin Mehmetçik’in savaştığı söyleniyor? Anlatır mısınız?

    > Gazze muhasarasının üçüncü yıldönümü. Çevresi önce dikenli tellerle, sonra da yüksek utanç duvarlarıyla kuşatılmış alanda bir buçuk milyon insan yaşıyor. Tarih sayfalarını yeniden hatırlamak maksadıyla çeviriyor ve sadece üç yıl önceye dönüyoruz.

    Üç yıl önce Gazze’de parlayan zulme karşı kitlesel direniş kıvılcımı güney Lübnan’da zafere dönüşmüştü. Üç yıl önce, 2006 Temmuzunda İsrail’in tahrik ve tacizlerine karşı Hamasın yani İslami Direniş Hareketinin mücahitleri ansızın yaptıkları bir baskınla İsrail’in Erez karakolunu vurmuş, iki kişiyi yaralamış ve bir İsrail askerini esir alıp geri dönmüştü.

    Bunu fırsat bilen İsrail ordusu, kudurmuşçasına gece gündüz Gazze şeridindeki bütün kampları havadan ve karadan bombalamaya başladılar. Müdahale etmeleri, hatta yardım etmeleri beklenen komşu devletlerden Ürdün ve Mısır sadece seyrettiler. Güney Lübnan’da konuşlanan Hizbullah savaşçıları da Gazzeli kardeşlerinin imdadına yetişmek ve İsrail’in dikkatini dağıtmak için yeni bir cephe açtılar. Hizbullahın fedai birlikleri sınırlara gerili dikenli telleri kesip İsrail’in en kalabalık askeri garnizonunu vurdular. Sekiz İsrail askeri öldürüldü, ikisini de esir alıp mevzilerine geri döndüler.

    Karşı saldırıya geçen İsrail birlikleri Güney Lübnan’da tanklarla işgal ettikleri köyde ilk iki günde yirmi altı zırhlı aracını kaybetti. Bu tanklar mücahitlerin elinde bulunan Katyuşa, Hayber 1 ve Şahap füzeleriyle vurularak savaş dışı kaldılar. Harbuşşevari’ yani sokak savaşlarının başlamasıyla birlikte İsrail yüz yirmi altı askerini kaybetti. Kimyasal fabrikaları vuruldu, Hayfa limanında bir savaş gemisi batırıldı ve yüz yirmi altı İsrail askeri öldürüldü.

    Yahudi sivil halk paniğe katıldı. Çünkü onlar seküler-dünyevi-materyalist hayatla bütünleşen tek dünyalı bir topluluktu. Ahiret inançları yoktu. Bir psikolojik çöküntü içine düştüler. Hayatta kalmak en önemli hedefleriydi. Zaten kendilerine ait olmayan bu coğrafya terk edilmeliydi. Telaviv havaalanını doldurdular. Aynı saatlerde yurtdışına çıkmak ve başka ülkelere kaçıp kurtulmak isteyen çift pasaportlu ikiyüz bin Yahudi havaalanlarına yığılınca uçuşlar tıkandı. Hava yolları bu yükü kaldıramayınca bir yolcu gemisi bin beşyüz yolcuyu Hayfa limanından bizim Alanyaya getirdi.

    Asker oğullarını kaybeden Yahudi aileler Telaviv meydanlarında ve ellerindeki “Barış İstiyoruz” pankartlarıyla İsrail yöneticilerine karşı yürüyüşe geçtiler ve gösteriler yaptılar.

    İsrail Genel Kurmayı ile İstihbarat-Mossat birbirine girdiler. Genel Kurmay sözcüsü “ Biz tank birliklerimiz eşliğinde pikniğe gider gibi Beyruta kadar işgal edeceğimizi sanmıştık. Oysa daha girdiğimiz ilk köyde çamura saplandık.”

    İsrail elli bin ihtiyat askerini bir emirle silah altına aldı.

    Üstün silah donanımlarına rağmen mağlup olduklarını gören Genel Kurmay Başkanı General Haaretz, mide kanaması geçirip ordu hastanesine kaldırıldı.

    İsrail hemen taktik değiştirdi. Önce tanklarını ve daha fazla kayıp vermemek için piyade askerlerini-kara ordusunu hızla geri çekti. Uzaktan ve havadan bombardımana başladı. Hedef seçmeden yapılan saldırıda çoluk-çocuk çok sayıda sivil katledildi.

    Savaşı kaybettiğini gören İsrail bir prestij bombardımanı başlatmıştı.

    Zalim her yerde ve her zaman korkak olurdu. Emzikli çocuklar bile uzaktan atılan vakum, misket ve fosfor bombalarıyla tam bir soykırıma uğratılıyordu.

    Otuz üç gün süren savaşta İsrail, dört bin Hizbullah fedaisi karşısında ilk mağlubiyeti alıyordu. Araplarla-İsrail arasında altmış yıldan beri meydana gelen altıncı savaşı Filistinliler kazanmış, İsrail kaybetmişti. Yani bir tabu yıkılmıştı. Hatta bununla Siyonistlerin mitolojik hedefi olan Nilden Fırata kadar uzanan “vaat edilen Ülke-Arz-ı Mevud” yalanının foyası meydana çıktı. İsrail ordusunun yenilmezlik sıfatı sona erdi, şişirilen karizma sıfırlandı.

    BİR KARA EYLÜL DRAMI

    Amerika, Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletlerin sınırsız ve şartsız destek vererek şımarttığı Siyonist ordu, 2006’daki bir köy işgaliyle kendi sonunu getirdi. Yakın döğüşü-kara savaşını yani Harbuşşevari’i kaybetti. Bu beklenmedik mağlubiyetle İsrailde siyasiler, askeri yönetim ve halk psikolojikman çöküntüye uğradı.

    Varlıkları ve iktidarları İsrail’in güvenliğiyle mümkün olan Ürdün ve Suud kıralları ve Mısır devlet başkanı Hüsnü Mübareğin de foyaları meydana çıkıyordu. “Daha önce yeteri kadar şehit verdik. Bugün İsraile karşı çıkmak menfaatlerimize ters düşer. Çünkü stratejik müttefikimiz Amerikanın desteklediği İsrail’in elinde ikiyüz adet nükleer başlıklı roket var, atom bombası var.” diyerek acziyet gösteriyorlar.

    Birer eyalet valisi gibi totaliter baskıyla ülkelerini yöneten kırallar ve Mısır devlet başkanına-resmi ideolojilerine karşı güvensizliği halk, meydanlara sloganlarla taşımaya başladılar. Yazdılar ve yüksek sesle söylemeye başladılar.

    İsraile karşı yapılan “şike savaşlarda” alınan “danışıklı mağlubiyetler”, halkı isyan ettiriyordu. Ürdünde 1967 savaşından sonra Filistinliler, kendilerini mülteci durumuna sokan Kıral Hüseyine karşı namlularını çevirdiler. Ürdün ordusu bunun üzerine sığınmacıları uçaklarla bombaladı. Binlercesini de Tunusa sürgün etti. Bu kıyım da Kara Eylül olarak tarihe geçti.

    Mekke Emiri Şerif Hüseyinle başlayan yöneticilerin işgalcilerle işbirliği ve milletine ihaneti halkın gözünden kaçmadı. Hatta sahte acziyet göstererek mağlubiyeti kabul ettiler ve halka da kabul ettirmeye çalıştılar. Halbuki sadece dört bin mücahit altı saat içinde Ortadoğunun klasik-konvensiyonel silah donanımı ile mücehhez İsrail düzenli ordusunu mağlup edebiliyordu.

    İsrail ordusu gelişigüzel saldırıyordu. Birleşmiş Milletlere bağlı Hindistanlı dört askeri ateş açarak öldürdüğünde BM bunu kınamadı. İsrail de özür dilemedi.

    Aynı şekilde Gazze saldırısının daha ilk haftasında İsrail BM’in yardım merkeziyle evsiz sivillerin çoluk-çocuk sığındıkları okullarını bombaladı. Altmış sivil çoğu da kadın bombardımanda şehit oldu.

    İsrail dünya medyasına ve kendi halkına karşı tam bir bilgi karartması uyguladı. Ölü ve yaralı sayısını moral bozulmasın diye halkından gizlemeye çalıştı. Müslüman Filistin halkından bin dört yüz insan şehit olmuştu. İsrailden altmışbeş asker ölmüş, ikibin altıyüz otuz asker de ağır ve hafif yaralı olarak Telaviv ordu hastanesinde tedavi altına alınmıştı. İki adet de “Bidun tayyar”, yani pilotsuz casus uçak düşürülmüştü.

    Gazze savaşı şimdilik hızını kesti ancak varlık sebepleri İsrail’in güvenlik sorununa dayanan Ürdün, Suud ve Mısır yöneticiler artık diken üzerinde.
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    http://muhtesimturhan.yetkinblog.com
    Muhtesim
    Admin
    Admin
    Muhtesim


    Ruh HaLi : Gazze İslam alemi için niçin önemli? Sessiz10
    Hangi ülkedensiniz : Gazze İslam alemi için niçin önemli? Turkey-1
    Mesaj Sayısı : 4379
    Nerden : istanbul
    Teşekkür Sayısı : 10146
    Kayıt tarihi : 30/10/08

    DoSt GüLLeRİ
    ŞİİRLERİM: 22

    Gazze İslam alemi için niçin önemli? Empty
    MesajKonu: Geri: Gazze İslam alemi için niçin önemli?   Gazze İslam alemi için niçin önemli? Icon_minitimePerş. Şub. 19, 2009 7:26 am

    GAZZE – KUŞATILAN OSMANLI

    Peygamber efendimizin ticaret dâhisi olan büyük dedesi Haşim bu şehirde vefat etti ve Gazze’ye defn edildi. Haşim çok gezen bir insandı. Mekkede doğdu, Medinede Neccaroğullarından Selma ile evlendi. Filistin’in bir sahil şehri olan Gazze’de vefat etti. Haşim, kaynaklara göre Ankara’ya kadar gelip devlet yetkililerle görüştü. Romalı yetkililerden ticari kolaylıklar ve vergi indirimi talep etti.

    “ Biz çölün ortasında Mekke’de yaşayan bir topluluğuz. Ticaretle yaşarız. Hind ve Çin’den Yemen sahilleriyle Cidde limanına gelen uzak doğu mallarını sizin ülkenize getirir satarız. Sizin mallarınızı da alır Uzak doğuya götürüp satarız. Bu işlerimiz dolayısıyla bizi vergi muafiyeti kapsamı içine alın.”

    Ticari konularda Haşim Romalılarla anlaşmalar yapan bir büyük ticaret adamıdır.

    İlim adamı İmam Şafii 767’de bu şehirde doğdu, Kahire’de vefat etti. Tarihte sadece Kudüs üzerine yapılan Haçlı seferleri sırasında Gazze kırk yıl Avrupalı şövalyelerin işgalinde kanlı bir şekilde kaldı. Ancak Hittin savaşıyla işgalci Haçlı kralları mağlup eden büyük İslam önderi Selahaddin Eyyubi tarafından Haçlıların işgalinden kurtuldu. Eyyubilerden sonra da Mısır Memluklarının yönetimindeydi.

    İkinci Selimin 1517 yılında gerçekleştirdiği Rıdaniye savaşından sonra Gazze bir Osmanlı Sancak Merkezi oldu. Osmanlı Gazze’ye özel bir itina gösterdi. Bizim Belen Hanı gibi, yüz yılların beş yıldızlı otelleri olarak, dinlenme merkezleri arasında sayacağımız Han Yunus bir Osmanlı eseridir. Evliya Çelebinin tespitine göre tam dört asır yönetimimizde huzurlu yılların yaşandığı Gazze’de on bir cami, iki hamam ve altı yüz adet vakıf dükkânıyla canlı bir ticari hayatın sürdüğü kayıtlıdır. Gazze Orta doğunun Mısıra dolayısıyla Afrikaya bağlandığı stratejik önemi olan bir coğrafi noktada bulunuyor.

    Birinci dünya savaşında İngilizlerle Osmanlılar burada üç büyük savaş yaptılar. 9 Ocak 1916 da Enver Paşanın vurgusuyla “ Çanakkale’den mağlup, mahcup ve mecruh olarak ayrılan İngilizler...” bütün Anzakları ve sömürgelerden topladıkları paralı askerleri-lejyonerleri Mısıra, Süveyş bölgesine yığdılar. Osmanlı da yine Çanakkale’de sağ kalan gazileri İttihatçı Cemal Paşanın emrinde Gazze’ye taşıdı. Çanakkale’den sonra Gazze’de bir kere daha Anzaklarla Anadolu çocukları karşılaştılar. İttihatçı Arap Cemal Paşanın Sina çölünü kontrol maksadıyla kurduğu ve on yedi bin deve ile oluşturduğu Hecin süvar alayları bu topraklara gömüldü. İngilizler çölü geçip Gazze’ye saldırdılar. Osmanlı ordusu İngilizlerle yaptığı iki savaşı kazandı. Zehirli gaz da kullandıkları üçüncü savaşı İngilizler kazanınca Gazze ve bütün Ortadoğu İngilizlerin eline düştü. İlk defa Avrupalılar, buldukları kimyasal ve biyolojık silahları Gazze cephesinde Osmanlı askerlerine karşı kullanıyordu.

    1917 - 1947 arası İngiliz Filistin’i İşgal etti ve Yahudilere bir vatan sözü verdi. 1948 de İsrail Devleti resmen kuruldu. İsraili ilk tanıyan Amerika’dan sonra ne acıdır ki ilk halkı Müslüman devlet Türkiye oldu. Emperyalistlerin özel olarak İslam dünyasının ortasına getirip yerleştirdikleri bu terörist devleti hiçbir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı kabul etmiyordu. Tanınmasını da tasvip etmiyordu. Ama Ona sorulmadı, danışılmadı yani Resmi İdeoloji tarafından millet adam yerine konmadı. Dışişlerinde yuvalanan çoğu Yahudi dönmesi Sebataist Monşerler tarafından İsrail tanındı. Dünya Müslümanları tarafından Türk Milleti ve Türkiye Müslümanları ayıplandı, kınandı. Ama bu ayıpta Müslüman halkın bir vebali yoktu. İhanet Türkiye hariciyesine çöreklenen Yahudi dönmesi Monşerlerindi.

    İsrail’in kâğıt üzerinde kurulmasıyla Gazze şeridi önce Mısıra ikram edildi. Yine aynı yıl Birleşmiş Milletler kararı ile Filistin Özerk Bölgesi olarak tanımlanan Batı Şeria, yani Kudüsün doğu mahallelerinden Ürdün nehrine kadar olan bölge İngilizler tarafından Ürdün hâkimiyetine verildi.
    1956 Süveyş savaşıyla İsrail yeniden Gazze’yi işgal etti. Ancak halktan gördükleri sürekli direnişlere bir yıl dayanabildiler. Bir yıl sonunda İsrail askerlerini Gazze’den geri çekti.

    Filistin’in çevresindeki Müslüman yöneticilerin halkına ihaneti sonucu Altıgün savaşı diye anılan 1967 de Gazze şeridi yeniden İsrail’in işgali altına girdi. Bu bir danışıklı mağlubiyetti. Ancak İşgal boyunca kontrol edebilmek için Gazze şeridindeki, köyler, mahalleler ve yakın şehirler arasına stratejik Yahudi Yerleşim Merkezleri diğer adıyla Muhayyemat’lar kuruldu. İnşaatlar kendi tapulu arazilerinde başlarken Müslümanlar buna karşı olduklarını sert şekilde deklare ettiler. Yıllar süren tecrübeler, Yahudi yerleşimcilerin ve onları koruyan askerlerin Müslüman direnişçilerin elinde rehin konumuna düşmekte olduğunu gösterince 1994 yılında kendi elleriyle yaptıkları villaları ve sosyal tesisleri yıkıp geri çekildiler.

    HAMAS-FİLİSTİN KUVAYI MİLLİYESİ

    İsrail çekilince Gazze şeridi Filistin Özerk bölgesi içine alındı. İçerde artık Yahudi yerleşimciler kalmadığı için İsrail uçakları ve tankları her fırsatta Gazze’yi bombalamayı sürdürdü.

    1948 savaşını kaybedenler çabuk eridiler, davalarını ve iddialarını kaybettiler. 1967 savaşını yaşayan halk ise asimile olmadı, teslim olmadı. Mısır, Ürdün, Suudi Arabistan yöneticilerinin ihanetini açık seçik görünce kendi mili örgütünü kurdu ve eğitmeye başladılar. Filistin halkı şimdi Mahmut Abasın kullanıldığı El Fetihten ümidini kesti ve Haması kurdu. Hamas yani El Hareketul Mukavemetul İslami-İslami Direniş Örgütü halkın çoğunluğunun güvenini kazandı. Hamas halkın tercümanı ve temsilcisiydi. Büyük çoğunluğun oylarıyla yani serbest seçimlerle iktidara geldi.

    İsrail’in zamana yaydığı işgal stratejisi Hamas’a takılıyordu. Çünkü Haması İsrail kandıramıyor ve kontrol edemiyordu. Başbakan İsmail Hanieye karşı Rafah sınır kapısında yapılan bir suikast sırasında oğlu şehit edildi. Hamas Filistin halkının Kuvayı Milliyesi oldu. Mahmut Abbas gibi İsrail’in işbirlikçisi olmadı. Hamasın varlığı ve İsraile karşı kararlı direnişi hem Hüsnü Mübareği hem de iki kral Abdullahı çok rahatsız etti. Üstelik 2006 yılında cereyan eden güney Lübnan savaşı dört bin Hizbullah mücahidinin zaferiyle sonuçlanınca düzenli ordu sahibi İşbirlikçi devletler deşifre oldular.

    Arka arkaya iki lideri İsrail tarafından camiye girerken katledilen Hamas, halka güven verdi ve toplayıcı oldu. İzzettin Kassam Birlikleri ve El Aksa tugayları Hamasın vurucu gücü olmayı sürdürüyor. Yukarda adları geçen İşbirlikçi devlet başkanları İsrail’in Gazze bombardımanına ve askeri harekâtına yeşil ışık yaktılar. İsrail harekâtının başlayacağı gün ve saatten haberdardılar. İşbirlikçi devlet adamlarının en büyük arzularının “ Ateşkes ilanı veya savaşın bitiminde Hamasın mağlup olması” gelen haberler arasında.

    EL FETİH

    El Fetih’i yani Filistin Kurtuluş Örgütünü Yaser Arafatla tanıdık. Arafatın tartışmalı ölümünden sonra Mahmut Abbas İsrail yönetimi tarafından atandı yani bir memur gibi tayin edildi. Halkın oylarıyla ve serbest bir seçimle gelmedi. İsrail yönetiminin emir kulu oldu. Mahmut Abbas sadece bir konu mankeniydi. El Fetihin yöneticilerinden Mahmut Dahlan da Mossatla işbirliği içindeydi. İsraille birlikte çevredeki kırallıklar ve Mısır yönetimi de Filistin halkını baypas ederek atanan Abası Filistin Devlet Başkanı olarak tanıdılar.

    Mülteci hale getirilen ve verdiği şehitlerle canı yanan Filistin halkı bu oyunu bozdu. Halk kendi içinden yeni bir direniş gücü çıkardı. Bu Hamastı. Hamas, çeşitli yolsuzluklarla adı kirlenen El Fetihin alternatifiydi. Bazı El Fetih militanları Gazze bombardımanı sırasında İsrail’le işbirliği yaptığı için tutuklanıp sorgulandılar. Bunlar Hamas liderlerinden bazılarının evlerinin koordinatlarını İsraile bildirerek kardeş kanı akmasına sebep oldular, daha doğrusu katliama ortak oldular.

    Savaştan önceki üç yıllık ambargo döneminde Gazze halkının Sina çölünün derinliklerine doğru tünel kazmak zorunda kaldılar. İlaç, gıda, silah, mihimmad ve canlı hayvan getirip hayatlarını sürdürmek için kazdıkları tünellerin çıkış noktalarını ve istikametlerini İsraile bildirenler bazı FKÖ militanı oldu.

    Tam kırk yıldan beri Filistin’in başkenti Kudüs, Siyonist işgali altında.

    Özerk Filistin Devletinin haritası bize yaşanan dramın boyutlarını acı bir belgesel olarak veriyor. 1967 yılında meydana gelen “Altıgün Savaşı” öncesi Gazze’den yola çıkan bir Filistinli, ElHalil ve Kudüs üzerinden Erihadaki akrabasını ziyarete gidebilirdi. Kırk yıldır işgal altındaki bu şehirlere girmek önce dikenli teller, sonra da yüksek beton duvarlarla engellendi. Şimdi adı var ama kendisi yok olan Filistin Özerk devleti birbirinden kopuk iki parçaya ayrıldı. Ramallah, Beytlahm Cenin ve Eriha şehirlerinin bulunduğu Batı Şeria ve bir buçuk milyon Filistinlinin yaşadığı Gazze şeridi.

    Hamas iktidarına kadar tam kırk yıldır FKÖ-Filistin Kurtuluş Örgütü Siyonistlerin zamana yaydığı asimilasyon projesiyle İsrail yöneticilerinin elinde iyice yumuşadı ve uslu bir hizmetkâra dönüştü. Körfez ülkelerinden Filistin mültecileri için her yıl düzenli olarak gönderilen milyonlarca dolara ara kademe yöneticiler el koyuyordu. Yardımlar muhtaç mültecilere ulaşmıyordu.

    Hele Siyonistler için son kullanma tarihi biten Arafatın zehirlenerek bertaraf edilmesinden sonra atamayla devlet başkanlığına getirilen Mahmut Abbas, kısa zaman içinde İsrail işbirlikçisi, kişiliksiz bir Karzai modeline dönüştü. Temsil ettikleri toplumdan kopan FKÖ’nün dışarıya karşı direniş gücü kırıldı.

    Filistin aydınları Hamas’ı kurdu. Halkın Hamasa rağbeti çok büyük oldu. Gazze yüzde doksan, Batı Şeria ise yüzde altmış oranda Hamasa destek verdi. Yapılan demokratik seçimle Hamas yüzde yetmiş bir oranla seçimi kazanıyor ve iktidara geliyor. Bütün maddi gelirini, iktidarını ve itibarını kaybeden El Fetihi İsrail tahrik ederek Hamasa karşı harekete geçirdiler. İsrail Haması tanımadı ve kontrol noktalarında bazı bakan ve milletvekillerini tutukladı. Seçilmiş milletvekilleri dört yıldan beri, adi bir esir gibi sorgusuz-sualsiz İsrail hapishanelerinde tutuluyor. İşbirlikçi Mahmut Abbas ve destekçileri “tutuklanan Hamas milletvekillerinin serbest bırakılmamasını ve tutukluluk halinin devamını istiyorlar.” Hatta yalnız Mahmut Abbas taraftarları değil, Mısır resmi ideolojisinin başı olan Hüsnü Mübarek, ve kıralar İsrail zulmünden bir adım önde giderek:”Gazze saldırısından sonra gelecek zafer veya ateşkes süreciyle Hamas bitmiş olmalı. Haması temizleyin ki, biz Gazze’de size bağlı olarak kolayca kontrol edebileceğimiz yönetimi kurabilelim!”
    Böyle bir ihanetin boyutuna analitik olarak nasıl bakılabilir, nasıl tahammül edilebilir?

    GAZZE’DE ANADOLU GENÇLERİ

    31 Ekim 1917 günü yapılan üçüncü savaşta Anzaklarla gelen İngilizler Osmanlı ordusunu Gazze’de yarıp Küdüsü işgal ettiler. Çok ağır kayıplar verdik. İngilizler, bugün İsrail’in Gazze’de yaptığı gibi kimyasal ve biyolojik silah kullandılar. İsrail yakıcı Fosfor bombası kullanırken İngilizler Osmanlıya karşı zehirli gaz mermileri kullandılar. O zaman da Gazze bugün gibi hem karadan hem de denizden bombalandı. Osmanlıya karşı karadan 218 top, 6 tank ile denizden ise 27 kruvazörden patlayan toplarla Çanakkale savaşı Gazze cephesinde tekrara yaşandı.

    Bugün ikiyüz seksen bin Anadolu ve Rumeli genci Gazze şehitliğinde bizlerden bir fatiha bekliyor.
    Birinci Cihan savaşından sonra, Gazze’yi terk edişimiz çok hazin olmuştur. Üç savaşta ikiyüz seksen bin şehidimizin bulunduğu Gazze Osmanlı Şehitliği Haçlı emperyalizme karşı yaptığımız mücadelenin şahididir.

    SON CÜMLELER

    Son cümleler bizi ebedi hakikatlerle eğiten ve yolumuzu aydınlatanlara ait. Gazze saldırısında Amerikayla birlikte Almanya, Fransa, İtalya ve İngiltere ile birlikte bütün Batılıları Siyonistlerin yanında gördük.

    Hadis-i Şerif bize öğretiyordu:”Küfür bir Millettir!”El küfrü milletun vahide!

    Diğer taraftan Maide suresinden bir ayet: Ye Eyyuhellezine Emenu! Le tettehuzel Yehuda van-Nasara evliye’!

    Ey iman edenler! Yahudiyi ve Hırıstıyanı sırdaş edinmeyin, veli edinmeyin, dost edinmeyin! Onlar birbirlerinin dostudurlar. Onlar gibi olmadan sizden memnun olmazlar!”

    O halde, atılımcı genç Müslüman aydınların görevi D-8’in kuruluşuyla başlatılan Dünya İslam Birliği paradigmasını hayata hâkim kılmak olacaktır.

    Fatih Bayhan – HABER 7
    bayhanfatih@mynet.com
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    http://muhtesimturhan.yetkinblog.com
     
    Gazze İslam alemi için niçin önemli?
    Sayfa başına dön 
    1 sayfadaki 1 sayfası
     Similar topics
    -
    » İsrail, Gazze için önemli adımı bir atıyor
    » NATO: Gazze için bir planımız yok
    » Filistin bayrağını niçin değiştirmeli?
    » HAYVANLAR ALEMİ VE DİĞER CANLILAR
    » Sevmek için geç yaşamak için erken

    Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap verebilirsiniz
    .Sözüm Ona. :: SeRBeSt KüRsÜ-
    Yeni Başlık Gönder   Cevap GönderBuraya geçin: