Ağaçlardan ormanı göremediğimiz günler yaşıyoruz. “Şok” ya da “flaş” diye duyurulan haberlerin bombardımanıyla bütün ülke haber yorgunu oldu.
Normal bir ülkede insanları ayağa kaldıracak gelişmeler, burada yarı kapalı göz kapaklarıyla, bezgin bir halde izleniyor.
Hiçbir şey şaşırtmıyor artık insanları, heyecanlandırmıyor.
Oysa şaşırmak, sorgulamak, nereye gittiğimizi düşünmek gerekir.
Bu, en azından bir yurttaşlık görevi.
Sözlerimle sadece siyaseti ve hükümet-muhalefet cephesinin maceralarını kastetmiyorum.
Onlar buzdağının su kesimi üstünde kalan küçücük bir parçası.
Her şey toplumun derinliklerinde olup bitiyor. Geleceğimize dair işaretler o derinliklerde oluşuyor.
Siz hiç ülkede bu kadar çok kafa kesmeye şahit olmuş muydunuz?
Doğrusunu söyleyeyim, ben olmamıştım.
Biz öyle bir Türkiye’de yetiştik ki Ayla adlı küçük bir kızın ortadan kaybolması Türk basınının ve kamuoyunu bir yıl uğraştırmıştı.
Ama şimdi bakıyoruz ki kafa kesen kesene. Öldürmek de yetmiyor, ille kafa kesilecek.
Annesinin kafasını kesen genç kızlara bile rastlanan bu ülkede, yılbaşından bu yana on beş kafa kesme olayını “rastlantı” olarak geçiştirmek mümkün mü?
Benim samimi olarak düşündüğüm şey şu:
Toplum alarm veriyor ama biz bu mesajı alamıyoruz.
TBMM’de olduğum yıllarda, “Gençlik ve Artan Şiddet” konulu bir meclis araştırması önergesi vermiştim. Daha sonra bu konuyu araştıran, inceleyen bir komisyon kuruldu ve yararlı çalışmalar da yaptı.
Ama yetmiyor.
Artan şiddet bir türlü önlenemiyor.
***
Toplumun alarm verdiğini gösteren bir başka önemli olay da aynı gün 9 kişinin intihar etmesiydi.
Düşünün, bir ülkenin dokuz yurttaşı aynı gün canına kıyıyor.
Aralarında değerli bir tiyatro oyuncusu da var.
İntiharın en yüksek olduğu Macaristan ve İsveç’te bile görülmez böyle bir trajedi.
***
Şiddet artışını ve intiharları, sadece ekonomik krize bağlamak da yanlış bence.
Bunun etkisi mutlaka var ama toplumdaki değer yargılarının yok oluşu; aile, eş, dostluk bağlarının gevşemesi, insani değerlerin her gün ayaklar altına alındığı bir düzende yaşıyor olmamız da önemli.
Kısacası toplum alarm veriyor vermesine de biz bir türlü külahı onümüze koyup düşünemiyor, yine günü kurtarmaya çalışıyoruz.
Zülfü Livaneli - Vatan
zlivaneli@gazetevatan.com