Feride: Ayağını kaldır paşam! Paşa: Korkuyorum feride. Feride: Kaldır kaldır şimdiye kadar korktuğunuz ÖRTÜLÜ mayınlar istediğiniz gibi patlamadı şimdiden sonra ÖDÜNÜZÜN patlaması hiçbir şeyi değiştirmez.
Feride, vicdanı sakatlanmış adamların mayınla sakatlanmaktan korkmasına gülüyordu. Ergenekon pestili yapmak için ideal bir ziraat alanı olan o toprakların kolayca İsrail kaymağı olmasına razı gelmek, peşkeşlik yoğurdunun bol olduğu ayranın DAVOS’ta köpürtüldüğünü kabul etmek demekti .
Sizin kelepçeli donanma olarak gördüğünüz İmam hatipli gençliğin eline o toprakları verseydiniz YASAKLA MAYIN sloganıyla mayınları elinize 28 Şubat şekeri gibi tutuştururlardı. Neyden korkacağını bilmeyen savaşçının kılıcı Don Kişotun düşmanla kafa bulmasına benzer diyordu feride. Şimdiye kadar “ BU TOPRAKLAR” dediğiniz yerlerin ağrısı da “ ASKERLERİM EMREDİYORUM TANSİYONUMU ÇIKARIN” diyerek sorgudan kaçan çıtkırıldım darbe bahanecilerinin yapay ağrısına benzemez.
Gazze’ye ölüm eken İsrail’e, can biçme sahasını biz mi verecektik. Bu muydu Davos’ ta dirseğine şakşakçı kolonlar takarak çığırtkanlığını yaptığımız Vahşetin ödülü. Suriye sınırı kamusal alansa bu mayınlı bahar temizliğini Paşa eşleri yapsın öyleyse diyordu feride. Örtüye el uzattığınız kadar mayına el uzatsaydınız neyin patlayıcı olduğunu postallarınızdan akan yarım ağızlı vatan eyyamcılığınızla pekiştirebilirdiniz.
Bu mayınları piknik yapmak için mi temizleme derdine düştünüz yoksa mangal yakmak için mi diyordu feride. Hiç. Biz ikna odası cezasını çektik siz de mayın temizleme cezasını gençlerin geleceklerine ve göreceklerine mayın döşeyen gel keyfim gelci adamlara ödetin. Olmadı bize verin. Biz bu ülkenin elinde patladıysak bırakın onların elinde patlasın saatli darbe mayınları diyordu feride..