Nursel TOZKOPARAN'ın röportajı
Dile kolay tam 7 yıldır birlikte program yapıyoruz. Sabah gözlerimizi açar açmaz tüm ekip birbirimizi görüyoruz. Hani tabiiri caizse bir evlilik gibidir birlikte çalışmak. İş evliliği.
Günün her anını birlikte geçiriyoruz dersem abartmış olmam. Böyle çünkü. Nur Ertürk’le 7 yıl öncesinde başlayan serüven, tanışıklık, yönetmen sunucu, arkadaşlık ve dostluğa dönüştü. Bir gün konuk olarak ağırladığımız Nur Ertürk çok kısa bir süre içerisinde kanalda evsahibi oldu. O şimdi yedi yıldır Kanal 7 ekranının sabah kuşağının gülümseyen yüzü. Anlayacağınız Kanal 7’ye bir geldi pir geldi.
Sıcaktır. Samimidir. Merhametlidir. Acayip eğlencelidir. Her şeyden önemlisi iyi bir annedir ve evinin kadınıdır. Bunlar benim bizzat bildiklerim. İstedim ki yıllardır ekranlardan tanıdığınız Nur Ertürk’ü siz de tanıyın…
MAGAZİNCİLERİN İŞİNE GELMİYORUM, BENDEN MALZEME ÇIKMAZ
- Nur hanım sizi Kanal 7 ekranı dışında magazin programlarında, televizyonlarda veya başka yerlerde göremiyoruz. Neden?
- Bilinçli olarak orada gözükmeyeyim, burada olmayayım düşüncesiyle hareket etmedim. Tabiii bir de şu var, ben magazincilerin işine gelen birisi değilim, benden malzeme çıkmaz onlara. Çok düzgün bir aile hayatım var. Ne para ne şan ne de şöhret uğruna harcayamayacağım çok önemli değerlerim var. Ama bu magazinsel anlamda birileri benden bir şey istedi de ben karşı çıktım gibi algılanmasın.
Bundan 8-9 sene öncesine kadar çok fazla talep geliyordu. Çok fazla davet alıyordum, çok fazla röportaj talebi geliyordu. Eşimle ve çocuğumla çok çekim yapmak istediler, ben de onların isteklerine cevap veremeyeceğim için, bu şekilde malzeme olmayı hiç düşünmedik. O yüzden de uzağım.
- 8-9 sene önce programlara çıkıyordunuz. O zaman malzeme veriyor muydunuz?
- Hayır. Malzeme derken onların özellikle tercih ettiği şey aile röportajı. Eşim bugüne kadar hiçbir basın organında gözükmedi. O çok merak edilen bir insan. Oğlum da öyle. Fakat hala aynı fikirdeler. Asla ekran önüne çıkmak istemiyorlar. Doğrusu ben de çıkmalarını istemiyorum.
MUTLU İNSANLARIN MUTLULUĞUNUN BENİMSENDİĞİNİ DÜŞÜNMÜYORUM
- Neden istemiyorsunuz?
- Çok yakışıklı bir kocam var, ön plana çıksın istemiyorum.
- Kıskanıyor musunuz?
- Kıskanıyorum tabii ama kıskançlıktan ziyade ben nazara çok inanıyorum. Yaşadığım hayat tecrübesinden dolayı insanların çokta iyi niyetli olmadıklarını düşünüyorum. Mutlu insanların mutluluğunun çok fazla benimsendiğini, istendiğini düşünmüyorum. Bizim böyle bir şeye de ihtiyacımız yok. Magazinden uzak, içe kapalı yaşayan bir aileyiz.
- Kanal 7 ailesi ile tanışmanız nasıl oldu?
- Çok tesadüfî bir şekilde tanıştık. O dönemlerde Kanal 7’nin programlarına davet alıyordum ancak bir türlü tarih konusunda uyuşamadığımız için gelemiyordum. O dönemlerde Şoray Uzun’un Kanal 7’de bir kadın kuşak programı vardı, o kadar ısrarcı davrandılar ki artık dedim bu programa katılmalıyım. Kanal7 kapısından konuk olarak bir içeri girdim geliş o geliş…
Ortam çok hoşuma gitti, bir aile ortamında gibi hissettim kendimi. Yapımcı arkadaşlarla sohbet esnasında ‘Ben de böyle bir televizyon programı yapmak isterdim’ gibi konuşmalar geçti. O günkü konuşma üzerine bir projede oluşturup yönetimle de konuşunca olumlu karşılanmış. Ertesi gün bana telefon etti, program konusunda yöneticilerin benimle görüşmek istediklerini söyledi, geldik görüştük benim isteklerim ve onların istekleri doğrultusunda bir fikir birliğine vardık. O gün bugündür de Kanal 7’nin ayrılmaz bir parçası oldum.
BEN HİÇBİR TARAFIN SESİ DEĞİLİM
- Mesela bazı Alevi sanatçılar özellikle Kanal 7’ye gelmiyorlar. Sizin gelmemenizin bununla bir bağlantısı var mıydı?
- Hayır. Ben Alevi bir ailenin çocuğuyum. Ama benim hiçbir zaman duruşum tek bir tarafa doğru olmadı. Ben hiçbir tarafın sesi değilim. Ben bir sanatçıyım. Bunu da çok az kişi bilir, her yerde de konuşmam, bunu insanları gözüne sokmam, malzeme etmem, bir rant kapısı yapmam, 20 senedir sanat piyasasının içindeyim, bunun 10 senesi sahnede geçti.
Çok ciddi başarılarla dolu bir sahne geçmişim var, albüm geçmişim var. Ama hiçbirinde ne o tarafın ne bu tarafın sanatçısı oldum. Ben halkın sanatçısıyım. Elhamdülillah Müslüman bir ailenin çocuğuyum. Kaldı ki Alevilik bir din değil bana göre. Bu yüzden de asla bir reddim olmadı, böyle bir düşünce geçmedi kafamdan. Ama ben bu programı yapmaya başladıktan sonra bu reddi yaşadım. Bizim inancımıza ters düşen bir program, ters düşen bir kanal onun için orada olmayız, gelemeyiz, bizim kesimimiz bize cephe alır diyen Alevi sanatçı arkadaşlarımız oldu.
- Kanal 7’de programa başladıktan sonra Alevi camiasından bir tepki aldınız mı?
- Alevi camiasından bir tepki almadım. Zaten öyle bir camia içerisinde değilim ben. Bir camianın insanı olmadım. Dolayısıyla onların camiası nasıl bir camiadır onu da bilmem. Ben giderim ziyaretlerimi yaparım. Annemin vefatından sonra yemek verdiğimiz cemevleri var. Oraları ziyarete giderim ama cemaatle değil tek başına. Dolayısıyla oradan tepki almamamı gerektirecek bir şey olmadı. Sanat hayatım boyunca bana direk hiçbir etkileri de olmamıştır.
- Kanal 7 de olmanızdan dolayı diğer taraftan tepki aldınız mı?
- Aldım. İlk başlarda öyle mailler geliyordu ki çok can yakan mailler. “Nur Ertürk’ün Kanal 7 çatısı altında ne işi var” diye. Ben bu vatanın evladıyım, Müslüman bir ailenin çocuğuyum, en çok benim hakkım var bence böyle tertemiz bir kanalda çalışmaya. Ben gelen maillerin bazılarını yayıncılık kriterleri çerçevesinde izleyicilerimle paylaştım. “Seda Sayan’ın çakmasının bu kanalda ne işi var” diyen, beni önyargıyla karşılayanlar oldu. 7 yılın sonunda baktılar ki rol yapsa bir insan ne kadar rol yapabilir ya da birinin taklidini ne kadar yapabilirsiniz en fazla 3 ay bilemedin 1 sene, 7 yıldır aynı çizgide, aynı doğallıkta giden bir Nur Ertürk’ün varlığı kabul edildi elbette.
YÖNETİCİLERİMİ AİLEMİN BİR FERDİ OLARAK GÖRÜYORUM
- Kanal 7 yönetimi insanların bu tepkilerinden dolayı size uyarıda bulundular mı?
- Hayır, aksine çok destek verdiler. Ben yöneticilerimi ailemin bir ferdi olarak görüyorum, hepsini çok seviyorum. Başta Zekeriya Karaman olsun, Mustafa Çelik olsun, diğer yöneticilerim ve ekibimi ailemin fertleri gibi görüyorum ki bu karşılıklı onlarda beni öyle görüyor. Bu ilk andan itibaren öyle oldu. Reytinglerin düşük geldiği zamanlar da destek verdiler, eleştirilerin geldiği zamanlarda kasıtlı eleştirilerde oldu hiç beni yalnız bırakmadılar.. Ve yönetimimin çok büyük emeği var. Asla köstek olmadılar destek oldular.
Beni çok yerde koruduklarını ben biliyorum. Ben hiçbir zaman şunu yaparsam şöyle karşılık alırım diye davranmadım ama bana yapılan şeyleri karşılıksız bırakmam. Ben de Kanal 7 ailesinin iyi gününde, kötü gününde her zaman yanlarında oldum, bunun bilindiğini de biliyorum. Hayatım boyunca da böyle olacak.
Ben görüntümle çok farklı yaşayan bir insanım. Ben Kanal 7 izleyicisinin yaşadığı gibi yaşayan bir insanım. Hem insanım hem sanatçıyım. Sanatçı modeli Türkiye’de çok farklı çiziliyor. Kim ne derse desin, belli bir kıstasa oturtulmuş bir sanatçı modeli var. Sanatçı dediğin zaman, sanatçının evinde hizmetçileri olur, sanatçı lüks yaşar, sanatçı halktan kopuk yaşar. Ben sanatçıyım ve halkın ta kendisiyim. Üstelik Kanal 7 izleyicisinin ta kendisiyim. Nasıl kendisiyim ben evimin bütün işlerini kendim yapıyorum, bir ütüyü sevmem, yemeğimi kendim yaparım, pazara kendim giderim…
EŞİMLE AŞKIM NEFRETLE BAŞLADI
- Programına gelmeyerek ayrımcılık yapan Alevi sanatçılara ne öneriyorsunuz?.
- Aslında gelenler de var. Kıvırcık Ali, Arzu, Hülya Bozkaya, Yudum gibi… Bunu aşan çok insan var. Bunu belli insanlar yapıyor, dini inançlarını siyasete alet eden insanlar var. Ben hiçbir gerçek alevinin bunu yapacağını düşünmüyorum kaldı ki Aleviliğin temeli insan sevgisidir ve inancı aykırı bir şey bu yapılan. Ayrımcılık yapmak bizim felsefemize ters.
- Eşiniz Alevi mi?
- Değil.
- Eşinizle hiç sorun yaşadınız mı?
- Hayır. Çok şanslı olduğumu düşünüyorum bu konuda. Karşı tarafa karşı bir duvar örmedim hiçbir zaman, bunun savunmasını yapacak bir durumla karşılaşmadım. Haliyle böyle bir ayrımcılık yaşamadım da yaşatmadım da.
- Eşinizle nasıl tanıştınız?
- İlginç bir tanışma öykümüz var.. Ben o zaman Maxsim’de çıkıyorum. 5 yıl kadrolu türkücülük yaptım orada. Mesleğimin en başarılı dönemleri diyebilirim. Evlilik aklımın ucundan geçmiyordu. Bütün aşklar nefretle başlar derler ya bizimki biraz öyle oldu. Bir arkadaşım gece kulübünde çıkıyordu, galası vardı, ben de sahneye çıkacağım için ailemi önceden gönderdim, sahneden indikten sonra gittim ki ailem arka taraflarda oturuyor, o zamanlar önlerde oturmak prestij göstergesiydi. Hemen müdürü çağırdım, sordum neden burada oturuyorlar diye. Nur hanım kıramayacağımız bir müşteri geldi dediler. Masaya da baktım gençler var, yakışıklı çocuklar, iki üç bayan, böyle bir nefretle baktım.
Zengin aile çocukları oldukları belli. Bundan rahatsızlık duydum, o masada oturanları kaldırın oradan kaldırmazsanız gidiyoruz dedim. Müdür Bey gitti müstakbel eşime durumu izah etmeye çalışıyor ancak o asla, hayır şeklinde kafasını sallayıp duruyor, görüyorum bunu. Müdür bey geldi, çok kıymetli insanlardır, iyi insanlardır söyleyemedim de falan dedi. Bende dedim onların önüne bir masa hazırlayın o zaman.
Tam onların masasının önüne bir masa yaptırdık. Kalabalık da bir aileyiz, oturduk, bende masanın başına oturdum sürekli o masaya bakıyorum. Sahneye çıkan arkadaşımın arkadaşıymış eşim. Onunla haber gönderdi, özür diledi. Baktım çok da düşündüğüm gibi bir insan değil, o zaman dedim bende kaba davrandım bir kahve içelim. Program bitti oturduk sohbet ettik, O Malatyalı ben Sivaslı gelenek, görenek birbirine benziyor. Kırk yıldır tanışıyormuşuz gibi muhabbete daldık. Tanıştıktan 3 ay sonra evlendik.
8.5 AYLIK HAMİLEYKEN KONSER VERDİM
- Bu kadar zirvedeyken evlenmeye nasıl karar verdiniz? Aşk mıydı kararınızı etkileyen?
- Kesinlikle aşk evliliği
- Sahneyi bıraktınız mı evlendikten sonra?
- Evlendikten sonra hamile kaldım zaten. Önceden anlaşmam olan programlarım vardı hamileyken onları da yerine getirdim, en son 8,5 aylık hamileyken Marmaris’te bir konser vermiştim. Doğumdan sonra 1 sene ara verdim sahneye. Sonra tekrar sahne çalışması yaptım ama eşim bu konudan çok rahatsızdı. O dönemlerde çok yoğun çalışıyordum, yurt içi, yurt dışı sürekli programlar vardı.
Çocuğumda dadıların, bakıcıların elinde helak oluyordu en son bir olay yaşadık. Çocuğa bakıcısı olarak işe aldığımız genç kız mahallenin tüpçüsüyle görüşüyormuş, oğlum iştahsız bir çocuktu, bir şurup alıyordu, 15 gün kullandıktan sonra kullanmaması gerekiyor ve ilacın dozu çok önemli, dozu aşınca uyku yapıyor çocukta. Benim de Zonguldak’ta konserim var, kayınpederim de yazlıkta kalıyor, eşim dedi ki sen de yoksun evde genç kız var ben babamda kalayım. Annem de bir sokak altımda oturuyor. Ben de kafamda hiç soru işareti olmadan yola çıktım.
Konser sonrası arıyorum oğlumun sesini duymak için. Abla uyuyor, abla uyuyor, annelik işte Allah içime bir sıkıntı verdi. Dedim eve gitmeliyim, ters giden bir şey var. Konser yetkililerinden araç tahsil etmelerini istedim. Araca atladığım gibi İstanbul’un yolunu tuttum, yoldayken ablama haber verdim, gidip bakmaları için.
Ablamlar gidince kapıyı açmamış tabii daha da tedirgin oldum. Eşimi aradım o da Silivri’den yola çıktı. Sabah 4,5-5 gibi eve geldim, evde çıt yok. Hemen oğlumun odasına gittim bir baktım ki ağzından köpükler çıkıyor. O sırada eşim ve ablam da geldi. Girişte bir ayakkabı gördüm ama dikkat etmedim. Sonra çocuğu aldım ablama verdim, yukarıdan sesler geliyordu, bir çıktım ki kızı, tüpçüyle kötü bir halde buldum.
Cehalet işte genç yaşta yanlış şeyler yapılıyor. Kızı elimden zor aldılar. Mert Can’ın doktorunu aradık, Allah’tan kötü neticelenmedi ama o korkuyla dedim ki ne sahne ne para ne şöhret ben evladıma oturup kendim bakmalıyım. O günden sonra uzun süre sahne çalışması yapmadım. Belki magazinsel anlamda kopuşumda o yüzdendir. Yoksa magazinci arkadaşlar aram iyidir, sevip, sayarlar beni, hala görüştüğüm dostlarım var. Ama beni gündemde tutacak haberlerden uzağım tabii ki.