Tanzimat döneminin ünlü şair ve yazarlarından olan Ziya Paşa, Doğu kültürü ile yetişmiş, fakat Mustafa Reşit Paşa zamanında saraya alınmış, otuz yaşlarında Fransızca öğrenerek Batı kültürüne yönelmiştir. Halk diline ve halk zevkine önem veren bir milliyetçidir.
Ziya Paşa 1825 yılında İstanbul'da doğmuştur. Beyazıt Rüştiyesi'nde okumuş, otuz yaşına kadar Sadaret Kalemi'nde bulunmuştur. Reşit Paşa'nın yardımı ile saraya alındıktan sonra düzenli bir hayât yaşamış fakat Ali Paşa sadrazam olunca onu uzaklaştırmıştır.
Ziya Paşa'nın yazılarından çoğunun hedefi Ali Paşa olmuştur. Genç Osmanlılar ile birlikte (Namık Kemal ile) Avrupa'ya kaçmış, Londra'da Namık Kemal'le arası açılınca Cenevre'ye geçerek orada "Hürriyet" gazetesini tek başına çıkarmıştır.
1871'de Ali Paşa ölünce yurda dönen Ziya Paşa, 1876 Meşrutiyeti'ne kadar büyük memurluklarda bulundu ve Sultan Abdülaziz'in yakını olarak rahat bir hayat yaşadı. Sultan Abdülhamid tahta çıkınca yeni anayasayı (Kanunı Esasi'yi) hazırlamak için kurulan komisyonda o da bulundu. Fakat daha sonra, diğer Hürriyetçilerle birlikte uzaklaştırıldı. Vezir rütbesiyle Konya ve Suriye valiliklerinde bulundu. 1880 yılında Adana'da vali ken vefat etti. Mezarı oradadır. Fransız ihtilâlini hazırlayan fikirleri benimsemiş ve yazmaya çalışmış, yeni sanatı ve halkın konuştuğu Türkçe'yi savunmuştur.
ESERLERİ
* Eş'arı Ziya: Ölümünden sonra şiirleri bu adı taşıyan kitapta derlenmiştir.
* Hârâbat: YakınDoğu Edebiyatı Antoloisi niteliğinde olan bir eserdir.
* Rüya: Babıâli'yi ve özellikle Ali Paşa'yı leren mensur bir eserdir. Ziya Paşanın "Endülüs Tarihi", "Engizisyon Tarihi" adlı tarih kitaplarıyla, J.J.Rousseau'dan (Emile) ve Moliâre'den (Tartuffe) yaptığı tercümeler de vardır.
---
Terkib-i Bend
I
Pek rengine aldanma felek eski felektir
Zira feleğin meşreb-i nasazı dönektir
Ya bister-i kemhada ya viranede can ver
Çün bay u geda hake beraber girecektir
Allah'a sığın şahs-i halimin gazabından
Zira yumuşak huylu atın çiftesi pektir
Yaktı nice canlar o nezaketle tebessüm
Şirin dahi kasdetmesi cana gülerektir
Bed-asla necabet mi verir hiç üniforma
Zerduz palan ursan eşşek yine eşşektir
Bed-maye olan anlaşılır meclis-i meyde
İşret güher-i ademi temyize mihenktir
Nush ile yola gelmeyeni etmeli tekdir
Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir
Nadanlar eder sohbet-i nadanla telezzüz
Divanelerin hemdemi divane gerektir
Afv ile mübeşşir midir eshab-ı meratib
Kanun-i ceza acize mi has demektir
Milyonla çalan mesned-i izzete serefraz
Birkaç kuruşu mürtekibin cay-i kürektir
II
Allah'a sığın şahs-i halimin gazabından
Zira yumuşak huylu atın çiftesi pektir
Nush ile yola gelmeyeni etmeli tekdir
Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir
Bil illeti kıl sonra müdflvfita tasaddi
Her merhemi her yâreye merhem mi sanırsın
En ummadığın keşfeder esrârı derûnun
Sen herkesi kör âlemi sersem mi sanırsın?
İkbâl için ahbabı siayet yeni çıktı
Bilmez idik evvel, bu dirayet yeni çıktı
Sirkat çoğalıp lâfzı sadakat modalandı
Namus tamam oldu, hamiyyet yeni çıktı
Düşmanlara ahbabını 'zem' oldu zerafet
Dildârdan ağyara şikâyet yeni çıktı.
Sâdıkları takdir ile red kaide oldu
Hırsızlara ikram ü inayet yeni çıktı
Hak söyleyen evvel dahi menfur idi gerçi,
Hainlere amma ki riâyet yeni çıktı
Aciz olanın ketmolunur hakki sarihi
Mahmileri her yerde himayet yeni çıktı
İsnadı taassub olunur merdi gayura
Dinsizlere tevcihi reviyyet yeni çıktı
İslâm imiş devlete pâbendi terakki
Evvel yoğidi işbu rivayet yeni çıktı
Milliyeti nisyan ederek her işimizde
Efkârı Firenge tebaiyyet yeni çıktı
Eyvah, bu bâziçede bizler yine yandık
Zira ki ziyan ortada, bilmem ne kazandık!
---
TÜRKÜ
Akşam olur, güneş batar şimdi buradan
Garip garip kaval çalar çoban dereden
Pek körpesin esirgesin seni yaradan
Gir sürüye kurt kapmasın gel kuzucağım
Sonra yârdan ayrılırsın âh yavrucağım
Çünkü Mevlâm kul eyledi sana özümü
Bastığın yerlere sürsem yüzüm gözümü
Uyma ağyarın fendine dinle sözümü
Gir sürüye kurt kapmasın gel kuzucağım
Sonra yârdan ayrılırsın âh yavrucağım
Dağları duman bürüdü ağyar seçilmez
Avcı kurmuş tuzağını yâre geçilmez
Vefasızın meclisinde bade içilmez
Gir sürüye kurt kapmasın gel kuzucağım
Sonra yardan ayrılırsın âh yavrucağım
---
GAZEL
Diyarı küfrü gezdim, beldeler, kâşaneler gördüm
Dolaştım mülki İslâm'ı, bütün viraneler gördüm
Bulundum ben dahi darüşşifâyı Babıâli'de
Felatun'u beğenmez anda çok divâneler gördüm
Cihan nâmındaki bir maktei âme yolum düştü
Hükümet derler anda bir nice salhaneler gördüm
Huzûrı kûşei meyhaneyi ben görmedim gitti
Ne meclisler, ne sahbâlar, ne işrethâneler gördüm
Ziya, değmez humarı keyfine meyhanei dehrin
Bu işretgehde ben çok durmadım amma neler gördüm
---
BEYİTLER
Nik ü bed herkes bulur alemde, bir gön ettiğin
Kendi çekmezse ceza miras kalır evlâdına
Taşlar yedirdi nan yerine bir zaman felek
Nan verdi şimdi de âh dendfine kalmadı
Müselsel bir esarettir zaruret her hükümette
Ki sultan nazıra, nazır da hizmetkâra tâbidir.
Bağlantılı Yazılar