.Sözüm Ona.
OOO KİMLER GELMİŞ
1. İNKILAPLARIN GEREKLİLİĞİ VE AMAÇLARI Image-6F24_4B24C70E
Lütfen Giriş Yapınız,Yada Üye Olunuz!
Umarız Forumumuzda İyi vakit geçirirsiniz...


.Sözüm Ona.
OOO KİMLER GELMİŞ
1. İNKILAPLARIN GEREKLİLİĞİ VE AMAÇLARI Image-6F24_4B24C70E
Lütfen Giriş Yapınız,Yada Üye Olunuz!
Umarız Forumumuzda İyi vakit geçirirsiniz...


.Sözüm Ona.
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

.Sözüm Ona.

.____ SÖZÜM ONA ____.
 
AnasayfaKapıGaleriAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yapİLetiŞiM
Arama
 
 

Sonuç :
 
Rechercher çıkıntı araştırma
Giriş yap
Kullanıcı Adı:
Şifre:
Beni hatırla: 
:: Şifremi unuttum
En son konular
» Trabzonspor ADANADA puansız Kaldı
1. İNKILAPLARIN GEREKLİLİĞİ VE AMAÇLARI Icon_minitimeCuma Ekim 06, 2023 8:38 am tarafından Muhtesim

» Fırtına Adana'da Esemedi
1. İNKILAPLARIN GEREKLİLİĞİ VE AMAÇLARI Icon_minitimeCuma Ekim 06, 2023 8:36 am tarafından Muhtesim

» spartak trnava 1 - 2 Fenerbahçe
1. İNKILAPLARIN GEREKLİLİĞİ VE AMAÇLARI Icon_minitimePerş. Ekim 05, 2023 10:08 am tarafından Muhtesim

» Fenerbahçe 5 - 0 Rizespor
1. İNKILAPLARIN GEREKLİLİĞİ VE AMAÇLARI Icon_minitimePaz Ekim 01, 2023 8:41 am tarafından Muhtesim

» Adana Demirspor beşiktaşı farklı yendi
1. İNKILAPLARIN GEREKLİLİĞİ VE AMAÇLARI Icon_minitimeCuma Eyl. 29, 2023 7:25 am tarafından Muhtesim

» Makber Hafız Burhan
1. İNKILAPLARIN GEREKLİLİĞİ VE AMAÇLARI Icon_minitimeSalı Eyl. 26, 2023 9:40 am tarafından Muhtesim

» Emir Sultan Kümbeti ve Camii /ahlat /Bitlis
1. İNKILAPLARIN GEREKLİLİĞİ VE AMAÇLARI Icon_minitimePtsi Eyl. 25, 2023 7:54 am tarafından Muhtesim

» Selçuklu Mezarlığı / ahlat / Bitlis
1. İNKILAPLARIN GEREKLİLİĞİ VE AMAÇLARI Icon_minitimePtsi Eyl. 25, 2023 7:48 am tarafından Muhtesim

» Eski Mardin
1. İNKILAPLARIN GEREKLİLİĞİ VE AMAÇLARI Icon_minitimePtsi Eyl. 25, 2023 7:41 am tarafından Muhtesim

» Esenlik Köyü (ABRİ) CAMİİ /MUŞ
1. İNKILAPLARIN GEREKLİLİĞİ VE AMAÇLARI Icon_minitimePtsi Eyl. 25, 2023 7:35 am tarafından Muhtesim

En iyi yollayıcılar
Muhtesim
1. İNKILAPLARIN GEREKLİLİĞİ VE AMAÇLARI Vote_lcap1. İNKILAPLARIN GEREKLİLİĞİ VE AMAÇLARI I_voting_bar1. İNKILAPLARIN GEREKLİLİĞİ VE AMAÇLARI Vote_rcap 
berfin
1. İNKILAPLARIN GEREKLİLİĞİ VE AMAÇLARI Vote_lcap1. İNKILAPLARIN GEREKLİLİĞİ VE AMAÇLARI I_voting_bar1. İNKILAPLARIN GEREKLİLİĞİ VE AMAÇLARI Vote_rcap 
karanfil
1. İNKILAPLARIN GEREKLİLİĞİ VE AMAÇLARI Vote_lcap1. İNKILAPLARIN GEREKLİLİĞİ VE AMAÇLARI I_voting_bar1. İNKILAPLARIN GEREKLİLİĞİ VE AMAÇLARI Vote_rcap 
Necati
1. İNKILAPLARIN GEREKLİLİĞİ VE AMAÇLARI Vote_lcap1. İNKILAPLARIN GEREKLİLİĞİ VE AMAÇLARI I_voting_bar1. İNKILAPLARIN GEREKLİLİĞİ VE AMAÇLARI Vote_rcap 
hzn
1. İNKILAPLARIN GEREKLİLİĞİ VE AMAÇLARI Vote_lcap1. İNKILAPLARIN GEREKLİLİĞİ VE AMAÇLARI I_voting_bar1. İNKILAPLARIN GEREKLİLİĞİ VE AMAÇLARI Vote_rcap 
SusKun
1. İNKILAPLARIN GEREKLİLİĞİ VE AMAÇLARI Vote_lcap1. İNKILAPLARIN GEREKLİLİĞİ VE AMAÇLARI I_voting_bar1. İNKILAPLARIN GEREKLİLİĞİ VE AMAÇLARI Vote_rcap 
Aslı
1. İNKILAPLARIN GEREKLİLİĞİ VE AMAÇLARI Vote_lcap1. İNKILAPLARIN GEREKLİLİĞİ VE AMAÇLARI I_voting_bar1. İNKILAPLARIN GEREKLİLİĞİ VE AMAÇLARI Vote_rcap 
ela-gözlüm
1. İNKILAPLARIN GEREKLİLİĞİ VE AMAÇLARI Vote_lcap1. İNKILAPLARIN GEREKLİLİĞİ VE AMAÇLARI I_voting_bar1. İNKILAPLARIN GEREKLİLİĞİ VE AMAÇLARI Vote_rcap 
buket_07
1. İNKILAPLARIN GEREKLİLİĞİ VE AMAÇLARI Vote_lcap1. İNKILAPLARIN GEREKLİLİĞİ VE AMAÇLARI I_voting_bar1. İNKILAPLARIN GEREKLİLİĞİ VE AMAÇLARI Vote_rcap 
Şamil
1. İNKILAPLARIN GEREKLİLİĞİ VE AMAÇLARI Vote_lcap1. İNKILAPLARIN GEREKLİLİĞİ VE AMAÇLARI I_voting_bar1. İNKILAPLARIN GEREKLİLİĞİ VE AMAÇLARI Vote_rcap 
Anahtar-kelime
neden kadın özgürlük belkide sıcak değilim 2022 paint yalnızlık bahar yorumsuz beden SosyoLoji sarı hatırla odun şair sevmek papatya muhtesim zorunlu elveda sevgi mutluluk Dost 2023
SAAT
NAMAZ ÖĞRENİYORUM
NAMAZ HABERLERİ
  SİTENE EKLE
SİTENE EKLE
Kur’an-i Kerim OgReN
www.baktube.tr.gg
sitene ekle
İstiklal Marşı
İSTİKLAL MARŞI

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.

Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal...
Hakkıdır, hakk'a tapan, milletimin istiklal!

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
'Medeniyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın.
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
Doğacaktır sana va'dettiği günler hakk'ın...
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

Bastığın yerleri 'toprak!' diyerek geçme, tanı:
Düşün altında binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şuheda fışkıracak toprağı sıksan, şuheda!
Canı, cananı, bütün varımı alsın da hüda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.

Ruhumun senden, ilahi, şudur ancak emeli:
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.
Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeli,
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.

O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım,
Her cerihamdan, ilahi, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-i mücerred gibi yerden na'şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım.

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, hakk'a tapan, milletimin istiklal!

Mehmet Akif Ersoy


GüNüN SöZü
Ads

    No ads available.



    Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder
     

     1. İNKILAPLARIN GEREKLİLİĞİ VE AMAÇLARI

    Aşağa gitmek 
    YazarMesaj
    Muhtesim
    Admin
    Admin
    Muhtesim


    Ruh HaLi : 1. İNKILAPLARIN GEREKLİLİĞİ VE AMAÇLARI Sessiz10
    Hangi ülkedensiniz : 1. İNKILAPLARIN GEREKLİLİĞİ VE AMAÇLARI Turkey-1
    Mesaj Sayısı : 4379
    Nerden : istanbul
    Teşekkür Sayısı : 10146
    Kayıt tarihi : 30/10/08

    DoSt GüLLeRİ
    ŞİİRLERİM: 22

    1. İNKILAPLARIN GEREKLİLİĞİ VE AMAÇLARI Empty
    MesajKonu: 1. İNKILAPLARIN GEREKLİLİĞİ VE AMAÇLARI   1. İNKILAPLARIN GEREKLİLİĞİ VE AMAÇLARI Icon_minitimePtsi Şub. 09, 2009 4:04 am

    ATATÜRK İNKILAPLARI

    1. İNKILAPLARIN GEREKLİLİĞİ VE AMAÇLARI

    Lozan Barış Antlaşmasıyla yeni Türk devleti siyasi sınırları ve hukuki konumuyla tanınmıştır. Türkiye’de Milli Mücadele döneminde olduğu gibi Cumhuriyet döneminde de ****** ülkenin lideri olmaya devam etmiştir. Reform ve inkılaplar O’nun öncülüğü ve desteğinde gerçekleşmiş, rejimin sembolü olarak algılanmıştır. ******’ün ve cumhuriyetin hedefleri birbirine paralel olarak yürümüştür. Çağdaş, modern ve laik bir devlet ve toplum, uluslar arası alanda etkin ve güçlü bir Türkiye hedefine rağmen, yeni cumhuriyet sorunlarla karşı karşıya kalmıştır.
    ******, inkılapları yaparken ortamı değerlendiren, zamanı geldiğinde uygulayan, yaptığı uygulamaların sonuçlarını alıncaya kadar takip eden bir liderdir. ******’e göre “Türkiye Cumhuriyeti ülkesi ve milletiyle çağdaş medeniyet seviyesine ulaşmalı, onu geçmelidir.” Bu ulaşılamayacak bir hedef değildir. Bu hedefe yöneticilerin, siyasal, sosyal, idari, ekonomik ve kültürel yapının hazırlanması ve topluma benimsetilmesi gerekmektedir. Bu hedeflere ulaşmak amacında olan Cumhuriyet, kuruluşu sonrasında önemli engeller ve sorunlarla karşı karşıyadır. Önem sırasına göre halledilmesi gereken konuları şöyle sıralayabiliriz:
    * Türk ulusu savaş yorgunudur, ekonomik kaynaklar ve insan gücü ülkenin hedeflerine göre yeterli değildir.
    * Halkta zaferin verdiği gurur ve kıvanç olmasına rağmen geçmişten gelen gelenekçi yapı ve kültürel birikim inkılap hareketlerine direnç gösterecek seviyededir.
    * Halkın eğitim seviyesi yeterli değil, okuma yazma oranı az, eğitim ve öğretim faaliyetlerinin yapılması için yeterli bina, araç gereç ve öğretim eleman sayısı bulunmamaktadır. (Okuma yazma oranı % 10’un altındadır.)
    * TBMM’nin içinde farklı siyasi gruplar bulunmaktadır. Savaşın getirdiği milli birlik savaş sonrasında kaybolmaya başlamış, farklı düşünce eğilimler yeni reformlar ve değişimleri engelleyebilecek, muhalefet edebilecek oluşum içindedir.
    * TBMM’nin iç yapısı çalışmaları yavaşlatacak niteliktedir. Meclis hükümeti şeklinde çalışma biçimi, çıkarılacak kanun ve icra işlemlerini engellemekte,inkılaplar gibi köklü değişimlere engel olabilecek bir altyapı içermektedir.
    * Kanun, yasa ve yönetmelikler ülkenin ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak ve atılımların hukuki altyapısını oluşturmada yetersizdir.
    * Batılı devletler Türkiye’ye karşı geleneksel muhalefet politikasını sürdürmektedir. Özellikle İngiltere tüm uluslar arası konularda Türkiye’nin aleyhine diplomasi uygulamayı ve batılı ülkeleri etkileyerek dış politikada Türkiye’yi yalnızlığa itme politikası gütmüştür.
    Bütün bu olumsuzluklara rağmen ******’ün öncülüğünde inkılaplar başlamıştır. Türkiye geçmişteki gibi geri kalmış ve zayıf bir ülke olmamalı ve çağdaş medeniyet seviyesini yakalamalıdır, bunun için reformlar yapılmalı sorunlara köklü çözümler bulunmalıdır. Ülkenin siyasi, sosyal ve toplumsal yapısı milli, demokratik, çağdaş ve laik ölçülere getirilmelidir. Türk milletine yeni bir görüntü ve kimlik kazandırmak düşüncesinde olan Mustafa Kemal ******, yapılan inkılapların nedenlerini şu şekilde belirtmiştir: “Efendiler, devrimin başlıca üç nedeni vardır: Halk her şeyden önce özgürlüklerini kazanmak zorunluluğu ile karşılaşıyordu. Bu, devrimin siyasal nedeniydi. Sosyal sınıflar arasındaki farkları, ayrıcalıkları ortadan kaldırmak gerekiyordu. Bu da devrimin sosyal nedeni. Emeğin ürününü ve ödülünü o emeği verenin toplaması gerekirdi. Bu da devrimin ekonomik nedeni.”
    Toplumun siyasal yönetim anlayışını ve düşünce seviyesini değişime yöneltmeyi amaçlayan, yönetim şeklini ulusal egemenlik anlayışına göre düzenlemeye yönelik ve kalıcı bir siyasal altyapıyı oluşturmaya, devletin yapısını ve kurumlarının işlevlerini buna göre düzenleyerek süreklilik kazandırmayı hedefleyen yeni Türk devleti ve yöneticileri özellikle cumhuriyetin ilk yıllarında köklü inkılaplar yapmışlardır. Bu inkılaplar cumhuriyetin sistem olarak oturmasını ve muhalefet edebilecek gelenekçi yapının tasfiyesini sağlamıştır. Özellikle ****** dönemi olarak da kabul edilen Cumhuriyet döneminde yapılan inkılapları; siyasi, sosyal, hukuk, eğitim-kültür ve ekonomi alanlarında yapılan inkılaplar olarak bölümlendirebiliriz.

    2. SİYASİ ALANDA YAPILAN İNKILAPLAR

    Siyasi alanda yapılan inkılaplarla ulaşılmak istenen en temel hedef; ulusal egemenlik ilkesinin gerçekleştirilmesi olmuştur. Siyasi alanda yapılan inkılaplara göz attığımızda;
    * Saltanatın Kaldırılması (1 Kasım 1922)
    Ulusal egemenlik esasına dayanan yeni Türk devletinin bütünlüğüne ve işleyişine uymayan ve Milli Mücadele döneminde ulusal davanın karşısında olan Osmanlı saltanatı, Lozan Konferansı’na katılmadan önce siyasi bir soruna yol açınca TBMM tarafından halifelikten ayrılarak kaldırılmıştır.
    Saltanatın kaldırılması ile siyasal yapının önündeki önemli bir sorun aşılarak ulusal egemenlik anlayışı pekiştirilmiş ve bu yolda önemli bir adım atılmış oldu. Osmanlı padişahı Vahdettin ve ailesi 17 Kasım 1922’de İngiliz donanmasına ait “Malaya” zırhlısına binerek ülkeyi terk etmişlerdir. 18 Kasım 1922 tarihinde ise TBMM, Veliahd Abdülmecid’i halife tayin etmiştir. Ayrıca saltanatın kaldırılması ile Laiklik için ilk aşama gerçekleştirilmiştir.
    ü Ankara’nın Başkent Oluşu (13 Ekim 1923)
    Milli Mücadele’nin başarıya ulaşmasından sonra 13 Ekim 1923 günü İsmet Paşa ve dört arkadaşı Ankara'nın başkent olması için TBMM’ye yasa önerisi vermişlerdir. Önerinin mecliste oylanıp, kabul edilmesi üzerine Ankara yeni Türkiye Devleti'nin başkenti olmuştur.
    ü Cumhuriyetin İlanı (29 Ekim 1923)
    Cumhuriyet, dilimize Arapça cumhur kelimesinden geçmiştir. Cumhur; halk, ahali, büyük kalabalık demektir ve toplu halde bulunan kavim veya milleti ifade etmek için kullanılır.
    Cumhuriyet, halka dayanan, gücünü halktan alan bir devlet şeklini ifade eder. Bu anlamda iktidarın millete, umuma ait olduğu bir sistemdir. Bu sebeple cumhuriyette egemenlik bir kişi veya zümreye değil, toplumun bütün kesimlerine aittir.
    Türkiye’de cumhuriyetin ilanı, kurucusu ******’ün düşünceleriyle yakından ilgilidir. Çünkü O, gençlik yıllarından itibaren cumhuriyet fikrini benimsemiş bir kişidir. Daha bu yıllarda, Türk milletinin bir gün mutlaka cumhuriyet idaresine kavuşacağını söylemekten de çekinmemiştir. ******, gençliğinden beri en büyük hayali olan, Türk milletinin Cumhuriyet rejimine kavuşması hususunda ilk adımı ise, Erzurum Kongresi sırasında atmıştır. O, yaveri Mahzar Müfit Kansu’ya, ”Zaferden sonra hükümet şeklinin cumhuriyet olacağını” söyleyerek, bu konudaki düşüncesini açıklamıştır.
    Aslında Milli Mücadele’nin devam ettiği günlerde bütün zorluklara rağmen, 23 Nisan 1920 tarihinde Ankara’da toplanmış olan Meclisin bizzat kendi varlığı bile, cumhuriyet yolunda atılmış büyük bir adımdır. Bu mecliste kabul edilen ilk anayasada yer alan, “Hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir.” ibaresine uygun olarak teşkil eden siyasi rejim ise; ismi konulmamış cumhuriyetti. Çünkü bu dönemde yeni Türk devletinde millet egemenliği hakim kılınarak, Milli egemenlik prensibine işlerlik kazandırılmıştır.
    ******, Milli Mücadelenin zaferle sonuçlanması ve düşmanın Anadolu’dan atılmasından sonra, Türk milletini çağdaş medeniyetler seviyesine ulaştıracak çalışmaları başlatmıştı. Her şeyden önce bu çalışmaların devletin yapısıyla ilgili olması gerektiğini düşünüyordu. Bu çerçevede, 1 Kasım 1922 tarihinde kabul edilen bir kanunla saltanat kaldırılmıştı. Bu aynı zamanda cumhuriyetin önündeki bir engelin de ortadan kaldırılması demekti. 24 Temmuz 1923’te de Lozan Barış Antlaşması’nın imzalanmasıyla, Milli Bağımsızlık tam olarak elde edilmişti.
    Yeni Türk devletinde Milli Egemenlik prensibinin temel taşı olarak belirlenmiş olmasına rağmen, devletin yönetim şekli açıkça belli değildi. Olağanüstü şartlarda hazırlanmış olan 1921 Anayasası ihtiyaçlara cevap veremiyordu. Bu anayasaya göre bir devlet başkanının ve kabine sisteminin olmaması, sık sık hükümet bunalımlarına sebep oluyordu. 25 Ekim 1923 günü Başbakan fethi Bey’in istifa etmesi ve hükümetin yeni kurulamaması, Meclisin çalışma güçlüğünü ortaya koyarken, ülkenin içinde bulunduğu durumun ciddiyetini de gözler önüne seriyordu.
    28 Ekim akşamı, Çankaya’da yeni hükümetin kurulması çalışmaları sırasında, başsız bir devletin olamayacağı görüşünün ortaya çıkması ve dış ülkelerde, “Türkiye’nin bir devlet başkanı bile yok” gibi sözler söylendiğinin ifade edilmesi üzerine ******, cumhuriyetin ilanı için, beklenen günün geldiğini görerek, yanında bulunanlara, “Yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz” diyerek bu konudaki fikirlerini açıklamıştır.
    ****** , 28 Ekim gecesi, İsmet Paşa ile birlikte 1921 Anayasasının devlet şeklini tespit eden maddelerinde değişiklik öngören bir kanun tasarısı hazırladı. Bu tasarı 29 Ekim günü önce Halk Fırkası Grubu’nda görüşülerek kabul edildi. Aynı gün Meclis Genel Kurulu’na sunulan tasarı, yapılan görüşmelerden sonra burada da kabul edildi. Bu tasarıyla birlikte on altı milletvekili tarafından hazırlanan, cumhuriyetin ilanı yönündeki önergenin de Mecliste kabul edilmesiyle, cumhuriyet resmen kabul ve ilan edilmiş oldu.
    Cumhuriyetin ilanından sonra sıra cumhurbaşkanının seçilmesine gelmişti. Aynı gün, 158 milletvekilinin katılımıyla yapılan seçim sonucunda Mustafa Kemal Paşa, oybirliği ile cumhur başkanı seçilmiştir. Ayrıca Başbakanlığa İsmet Paşa, Meclis Başkanlığını da Fethi bey seçilmiştir. Cumhuriyetin ilanı ile birlikte;
    - TBMM’nin açılışı ile kurulan yeni devletin adı konmuş oldu.
    - Rejim tartışmaları sona erdi.
    - Ulusal egemenlik gerçekleşmiş oldu.
    - Devlet başkanlığı sorunu çözüldü.
    - Meclis hükümeti sisteminden kabine/parlamenter sisteme geçildi.
    - Saltanat yanlılarının beklentisi sona erdi.
    - Cumhuriyetin ilanı üzerine Mustafa Kemal Paşa ile arkadaşları arasındaki görüş ayrılığı arttı.

    * Halifeliğin Kaldırılması (3 Mart 1924)
    Saltanatın kaldırılmasından ve Mehmet VI Vahdettin'in İstanbul'dan ayrılmasından sonra, TBMM'nin 18 Kasım 1922'de halife seçmiş olduğu Abdülmecit Efendi, eski rejim yanlılarının tek umudu haline gelmiş, bundan güç alan Abdülmecit Efendi de, yeniden törenler düzenlemeye, demeçler vermeye bazı İslâm ülkelerinin kendisine bağlılık bildirmeleri üstüne, İslâm dünyasının önderi tavrını takınmaya başlamıştı. Bu durumun yeni kurulmuş cumhuriyet yönetimi için tehlikeli olabileceğini kavrayan ******, İzmir'deki ordu tatbikatları sırasında ordu komutanlarına hilafetin kaldırılması konusunda düşüncesini açıklayıp, yasanın meclis gündemine getirilmesini kararlaştırmıştır. 1 Mart 1924'teki bütçe görüşmelerinde halifeye ve Osmanlı hanedanına verilecek ödenek konusunun gündeme getirilmesinden sonra, 3 Mart 1924'te Urfa Milletvekili Şeyh Saffet ve elli arkadaşı tarafından hazırlanan “Hilafetin Kaldırılması ve Osmanlı Hanedanının Yurtdışına Çıkarılmasıyla İlgili” kanun teklifi, mecliste yapılan görüşmelerden sonra; halifeliğin kaldırılıp, ilerde saltanat ve halifelik iddiasında bulunmamaları için Osmanlı hanedanı üyelerinin de yurt dışına çıkarılmaları kabul edilmiştir. Aynı gün mecliste yapılan görüşmelerde Şer’iye, Evkaf ve Harbiye Vekaleti kaldırılmış ve Tevhid-i Tedrisat Kanunu kabul edilmiştir. Halifeliğin kaldırılması ile birlikte:
    - İnkılapların önündeki en önemli engel ortadan kalkmış oldu.
    - Eski rejim yanlılarının ümidi sona erdi.
    - Ümmet anlayışı yerine ulus anlayışı egemen oldu.
    - Batı ülkeleri ile ilişkilerde kolaylık sağlandı.
    - Osmanlı hanedanı yurt dışına çıkarıldı.

    * Çok Partili Hayata Geçiş Denemeleri:
    Demokrasinin en önemli şartı çok partili hayattır.
    Ülkemizin içinde bulunduğu koşullar çok partili hayata birden bire geçmeye izin vermedi. Bu nedenle, önce uygun bir ortam hazırlanmaya çalışıldı.
    Anadolu ve Rumeli Müdafa-i Hukuk Grubu kuruldu ve İlk Meclis’te parti görevini üstlendi.
    Türkiye’nin ilk siyası partisi 9 Ağustos 1923’de “Halk Fırkası” adı ile kuruldu. Sonradan “Cumhuriyet Halk Partisi” ismini aldı. Kurucusu ve genel başkanı Mustafa Kemal Paşa’dır.
    Mustafa Kemal Paşa’nın önlenemeyen yükselişi ve gerçekleştirilen inkılaplar, bazı kimselerin tepkisini çekti ve görüş ayrılıkları arttı.
    Milletvekili olan bazı ordu komutanlarının görüş ayrılığını TBMM çalışmalarına yansıtması üzerine ordunun siyasetten ayrılmasına karar verildi. (Ekim 1924)
    Ordudan ayrılan bazı komutanların (Kazım Karabekir, Ali Fuat Paşa, Refet Bey) öncülüğünde 17 Kasım 1924’de “Terakki perver Cumhuriyet Fırkası” adı ile yeni parti kuruldu.
    Türkiye Cumhuriyetinin ilk muhalefet partisi olan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, “Dini inançlara saygılıyız” Sloganı ile kamuoyu önüne çıktı, Ekonomine Liberalizmi benimsedi. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası belirli bir süre sonra rejim muhaliflerinin sığınağı haline geldi. 13 Şubat 1925 tarihinde başlayan Şeyh Sait isyanı üzerine kapatıldı. Böylece ilk deneme başarısız oldu.
    Mustafa Kemal Paşa’ya karşı muhalefet giderek arttı. Mustafa Kemal Paşa’yı öldürmek için İzmir’ de bir suikast planlandı. Suikastçılar yakalandı. İzmir ve Ankara’da kurulan bu İstiklal Mahkemesinde eski komutanlar suçlu bulundu ve hapis cezasına çarptırıldı.
    1929 Dünya ekonomik buhranı Türkiye’ yi derinden etkiledi.
    Cumhuriyet Halk Fırkası’nın ekonomik politikasına karşı alternatif politikalar üretilmesini sağlamak ve muhalefeti dizginlemek amacıyla 2. denemeye geçildi.
    12 Ağustos 1930 tarihinde Serbest Cumhuriyet Fırkası kuruldu. Ancak kısa bir süre sonra rejim muhaliflerinin sığınağı haline geldiği için Genel Başkan Fethi (Okyar) Bey tarafından 18 Aralık 1930’ da feshedildi . 23 Aralık 1930 tarihinde Menemen olayı patlak verdi.
    Sonuç: Mustafa Kemal çok istemiş olmasına rağmen Türkiye çok partili hayata geçemedi.
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    http://muhtesimturhan.yetkinblog.com
    Muhtesim
    Admin
    Admin
    Muhtesim


    Ruh HaLi : 1. İNKILAPLARIN GEREKLİLİĞİ VE AMAÇLARI Sessiz10
    Hangi ülkedensiniz : 1. İNKILAPLARIN GEREKLİLİĞİ VE AMAÇLARI Turkey-1
    Mesaj Sayısı : 4379
    Nerden : istanbul
    Teşekkür Sayısı : 10146
    Kayıt tarihi : 30/10/08

    DoSt GüLLeRİ
    ŞİİRLERİM: 22

    1. İNKILAPLARIN GEREKLİLİĞİ VE AMAÇLARI Empty
    MesajKonu: Geri: 1. İNKILAPLARIN GEREKLİLİĞİ VE AMAÇLARI   1. İNKILAPLARIN GEREKLİLİĞİ VE AMAÇLARI Icon_minitimePtsi Şub. 09, 2009 4:06 am

    3. SOSYAL ALANDA YAPILAN İNKILAPLAR

    Sosyal alanda yapılan inkılaplarla ulaşılmak istenen temel amaç: temel kurumlarıyla yenileşmeye açılan Türk toplumunun günlük yaşamına bir düzgünlük sağlamak, onu modern bir ulus haline getirmek ve bir çok alanda yapılan inkılapları tamamlamaktır. Sosyal alanda yapılan inkılaplara göz attığımızda;
    * Şapka Kanunu (25 Aralık 1925)
    Ülke halkını her alanda çağdaş ve uygar düzeye çıkarabilmek için değişiklikler tasarlarken, dış görünüşüyle de bunu vurgulaması gerektiğine inanan Mustafa Kemal Paşa, 25 Ağustos 1925'te Kastamonu'ya yaptığı bir gezide başına şapka giyip, "Buna şapka derler" diye halkı şapka giymeye özendirmesinden sonra, 25 Kasım 1925'te Şapka Giyilmesi Hakkındaki Kanun çıkarılıp, dinsel giysilerle sokakta gezilmesi yasaklanmıştır.
    * Tekke, Zaviye ve Türbelerin kapatılması 30 Kasım 1925
    Osmanlı toplum ve eğitim hayatında önemli bir yere sahip olan tekke ve zaviyeler zamanla yozlaşmış ve toplumsal alanda bölünme ve gruplaşmalara sebep olmuştu. Uygar ve ileri bir millet olma amacını güden toplumumuz için tekke, zaviye, türbe ve tarikat gibi engeller kaldırılması zorunlu kurumlardı. ******, Kastamonu’da 30 Ağustos 1925’te söylediği bir nutukta türbelerin, tekkelerin ve zaviyelerin kapatılmasının ve tarikatların kaldırılmasının işaretini vermiştir; “Ölülerden medet ummak, medeni bir cemiyet için, şindir(lekedir). Efendiler ve ey millet, biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve meczuplar memleketi olamaz. En doğru en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır.”
    30 Kasım 1925 tarih ve 677 sayılı kanunla tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması kabul edilmiş ve birtakım unvanların kullanılması yasaklanmıştır. Kanun, bütün tarikatlarla birlikte, şeyhlik, dervişlik, müritlik, dedelik, seyitlik, çelebilik, babalık, emirlik, halifelik, falcılık, büyücülük, üfürükçülük, gaipten haber vermek ve murada kavuşturmak amacıyla muskacılık gibi, eylem, unvan ve sıfatların kullanılmasını, bunlara ait hizmetlerin yapılmasını ve bu unvanlarla ilgili elbise giyilmesini de yasaklamıştır.
    * Saat ve Takvimdeki Değişiklikler (26 Aralık 1925):
    Ayın hareketlerine göre ayları gösteren, saat, rakam ve tatil günleri, gerek memleketin iç hayatında, gerekse dünya ile olan ilişkilerimizde büyük güçlük çıkartıyor, çalışma hayatımızda karışıklıklara neden oluyordu. 26 Aralık 1925 tarihinde kabul edilen kanunlarla Hicri ve Rumi takvim kaldırılarak yerine Miladi takvim, alaturka saat yerine de uluslararası saat kabul edildi.
    * Uluslararası Rakamların Kullanılmasını Kabulü (20 Mayıs 1928)
    * Uluslararası Ölçülerin Kabulü (1 Nisan 1931):,
    1 Nisan 1931 tarihinde çıkarılan bir kanunla, eski ağırlık ve uzunluk ölçüleri değiştirilmiş; arşın, endaze, okka, çeki gibi hem belirli olmayan hem de bölgelere göre değişen eski ölçüler kaldırılmıştır. Medeni ölçü sayılan onlu yönteme uygun, metre ve kilogram gibi uzunluk ve ağırlık ölçüleri kabul edilmiştir. Uzunluk ve ağırlık ölçülerinde yapılan bu değişiklikler, ülkede ağırlık ve uzunluk ölçülerinde tek bir sistemin uygulanmasını sağladığı gibi uluslararası ticari ilişkilerde de yararlı olmuştur.
    * Soyadı Kanunun Kabulü (21 Haziran 1934):
    Kişinin soyadının bulunmaması toplum hayatında karışıklara neden oluyordu. Ayrıca bu durum toplumsal ilişkiler bakımından da bir eksiklikti. Soyadı yerine kullanılan baba adı, doğduğu memleketin adı ve kullanılan lakaplar, soyadının toplumsal ilişkilerdeki rolünü oynayamıyordu.
    21 Haziran 1934'te çıkarılan Soyadı Kanunu ile her vatandaşın öz adından başka bir de, soyadı taşıması zorunlu kılındı. Soyadları Türkçe olacaktı. Rütbe, memurluk, yabancı ırk ve millet adları ile ahlaka aykırı ve gülünç kelimeler soyadı olarak kullanılmayacaktı.
    Soyadı kanununun kabulünden sonra 24 Kasım 1934 yılında çıkarılan bir kanunla TBMM, Türk milletinin bir şükran ifadesi olarak, Gazi Mustafa Kemal Paşaya “******” soyadını vermiştir.
    1934 yılında çıkarılan diğer bir kanunla da; "Ağa, Hacı, Hafız, Hoca, Molla, Efendi, Paşa" gibi, eski toplum zümrelerini belirten unvanlar kaldırılmıştır. Aynı kanunla yurt savunmasında, Milli Mücadelede gösterilen başarılar karşılığı verilen madalyalar dışında, eski Osmanlı idarecilerinin verdiği tüm nişan ve rütbeleri taşımak da yasaklanmıştır.


    * Kadınlara Seçme ve Seçilme Hakkının Verilmesi
    1926 yılında Medeni Kanunun kabulü ile kadınlarımız medeni haklarına kavuşmuş, kadın erkek eşitliği toplumumuzda yer almıştır. Siyasi hak olarak ilk defa 3 Nisan 1930'da Belediye Kanunu ile kadınlarımıza Belediye Meclisine üye seçmek ve seçilmek hakkı tanınmıştır. 26 Ekim 1933'te köy muhtar ve heyeti seçimlerine girme hakkı, daha sonra 5 Aralık 1934 yılında yapılan Anayasa değişikliği ile milletvekili seçme ve seçilme hakkı da tanınmıştır.
    ü Milli Bayramlar ve Genel Tatil Günleri
    22 Mayıs 1935 tarihinde “Milli Bayramlar ve Genel Tatil” günleri hakkındaki kanun TBMM tarafından kabul edilmiştir. Kanunu hazırlayanlar dünyadaki ticaret, ekonomi ve haberleşmeleri dikkate alarak Cuma günü olan tatil gününü Pazar gününe kaydırmış ve Pazar günü tatil olarak kabul edilmiştir. Kanunla dini bayramlardan Ramazan Bayramı 3 gün, Kurban Bayramı 4 gün olarak kabul edilmiştir. Kanunla 30 Ağustos Zafer Bayramı bir gün, 23 Nisan Milli Egemenlik Bayramı bir buçuk gün, 1 Mayıs Bahar Bayramı olarak bir gün resmi tatil olarak kabul edilirken, 1 Ocak tarihi de bir buçuk gün yılbaşı tatili, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı bir buçuk gün, 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı bir gün tatil olarak kabul edilmiştir

    4. HUKUK ALANDA YAPILAN İNKILAPLAR

    Modern hukuk kurallarını benimsemek arzusunda olan genç Cumhuriyet, aynı zamanda laiklik prensibini hukuk alanına da uygulamak ve kanun koyarken dini esaslara bağlı kalma*****, kanunları; akla, mantığa ve bilimsel sonuçlara dayandırarak çağdaşlaşmasını tamamlamak istiyordu. Hukuk alanında yapılan inkılaplara göz attığımızda;
    4-1. Anayasalar

    * Teşkilat-ı Esasiye Kanunu: 20 Ocak 1921
    20 Ocak 1921'de, TBMM tarafından kabul edilen ilk Anayasa (Teşkilatı Esasiye Kanunu), TBMM'nin dokuz aylık çalışmasından ve uzun görüşmelerden sonra kabul edilmiştir. Bu Anayasa, dağılan ve yok olan Osmanlı İmparatorluğu yerine yeni bir devletin kuruluşunu hukuki yönden belirten ve varlığını sağlayan bir eserdir. Yeni Anayasa aynı zamanda milli egemenliği hakim kılan ve vatanın kaderine milli egemenliğin temsilcisi Büyük Millet Meclisi'nin el koymasını mümkün kılan ve onun meşruluğunu da tanıtan, hukuki ve siyasi değeri olan bir belgedir.
    Sadece olağanüstü şartları ve acil ihtiyaçları karşılamak için, kısa ve özel bir anayasa hazırlanmıştır. 20 Ocak 1921 Anayasası bir geçiş dönemi anayasası olarak, Milli Mücadelenin çok dinamik olağanüstü şartlarına uymakta ve demokratik niteliğinin yanı sıra ihtilalci karakterini de korumaktaydı. Anayasanın ruhunda ve mantığında kuvvetler birliği sistemi hakimdi. Milli iradeyi millet namına temsil eden tek yetkili organın, Türkiye Büyük Millet Meclisi olduğunu belirtmektedir. Başkansız bir Cumhuriyet kuran bu Anayasa ile milli irade Meclis tarafından tescil edilmekte ve yürütülmekte, böylece kuvvetler birliği esası, kuvvetlerin şuurlu bir merkezde toplanmasını ve tek bir iradeye bağlanmasını da şart kılınmaktadır
    ü 1924 Anayasası: 20 Nisan 1924,
    20 Ocak 1921 tarihli Anayasa (Teşkilatı Esasiye Kanunu) olağanüstü devrin, olağanüstü şartları içinde çıkarılmış dinamik bir dönemin anayasası idi. Daha sonra, şartlar değişmiş, Cumhuriyet ilan olunmuş, Türk devrimi aksiyon evresinden yeniden düzenleme, reformlar evresine yönelmişti. Yeni Türkiye'nin yeni bir Anayasaya ihtiyacı vardı. TBMM'nde çalışmalar ve müzakereler sonunda, 20 Nisan 1924'te 105 maddeden oluşan yeni Anayasa kabul edilmiştir.
    20 Nisan 1924'te kabul edilen yeni devletin ikinci Anayasası, Milli Mücadelenin kazanılmasından ve Cumhuriyetin ilanından sonra, demokrasi ilkesine değer veren bir anayasa olarak düzenlenmiştir.
    1924 Anayasası, egemenliğin yalnızca millete ait olduğu ve ancak TBMM tarafından kullanılacağı esasına uygun olarak hazırlanmıştır. Kayıtsız ve şartsız millet egemenliği düşüncesinden hareket eden Anayasanın siyasal sistemi, böylece devlet içinde Büyük Millet Meclisi tarafından temsil olunan; tek kuvvet, tek meclis ilkesine dayanmaktadır. 1924 Anayasası meclis hükümeti ile parlamenter hükümet sistemi arasında bir köprü görevi görmüştür.
    1924 Anayasası, 1921 Anayasasından daha yumuşak bir kuvvetler ayrımına yer vermiştir. Milli egemenlik ve meclisin üstünlüğü sistemini geliştirmiş, Anayasa alanını daha geniş ve yaygın bir şekilde düzenlemiş, kamu özgürlüklerine geniş yer vermiştir. 1960 yılında gerçekleşen askeri darbeden sonra hazırlanmış olan 1961 Anayasası yürürlüğe girene kadar kullanılmış olan 1924 Anayasası en çok yürürlükte kalan anayasamızdır.


    4-2. Kanunlar

    * Medeni Kanunun Kabulü (17 Şubat 1926):
    Osmanlı İmparatorluğu döneminde hukuk işleri din kurallarına göre yönetilmekte olduğundan, çağdaş toplumlar düzeyine erişmek isteyen Türk toplumunun temel gereksinmelerinin, söz konusu hukuk yapısıyla karşılanamayacağı anlaşılmıştı. Tanzimat Dönemi'nde hazırlanan Mecelle, bazı yenilikler getirmekle birlikte, kişilerin hak ve borçları, aile kurumu, işleyişi ve sona ermesi, mülkiyet ilişkileri, miras sorunları, kiralama, satın alma, ödünç verme, vb. ilişkiler açısından, gerçek bir Medeni Kanun sayılamazdı. Bu nedenle yeni bir daha çağdaş ve laik bir Medeni Kanun hazırlamak gerekiyordu. Fakat Medeni Kanun hazırlamak çok uzun zaman isteyen bir işti. Yeni bir medeni kanun hazırlamak yerine Avrupa’dan en son hazırlanan, Laik ve bize en çok uygun olması nedeniyle İsviçre Medeni Kanunu tercih edilmiştir.
    İsviçre Medeni Kanunu örmek alınarak hazırlanan Medeni Kanun, 17 Şubat 1926'da TBMM'de kabul edilerek, yürürlüğe konmuştur.
    Medeni Kanun ile ;
    - Hukuk birliği sağlanmıştır.
    - Hukuk, miras, şahitlik ve meslek seçiminde kadın-erkek eşitliği sağlanmıştır.
    - Resmi nikah zorunluluğu getirilmiştir.
    - Avrupalı devletlerin iç işlerimize karışmaları önlenmiştir.

    * Diğer Alanlardaki Kanunların Kabulü:
    - İsviçre’den, İcra, İflas Kanunu (1932)
    - İtalya’dan Ceza Kanunu (1926)
    - Almanya’dan Ticaret Kanunu (1926)
    - Fransa’dan İdare Hukuku alınmıştır.
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    http://muhtesimturhan.yetkinblog.com
    Muhtesim
    Admin
    Admin
    Muhtesim


    Ruh HaLi : 1. İNKILAPLARIN GEREKLİLİĞİ VE AMAÇLARI Sessiz10
    Hangi ülkedensiniz : 1. İNKILAPLARIN GEREKLİLİĞİ VE AMAÇLARI Turkey-1
    Mesaj Sayısı : 4379
    Nerden : istanbul
    Teşekkür Sayısı : 10146
    Kayıt tarihi : 30/10/08

    DoSt GüLLeRİ
    ŞİİRLERİM: 22

    1. İNKILAPLARIN GEREKLİLİĞİ VE AMAÇLARI Empty
    MesajKonu: Geri: 1. İNKILAPLARIN GEREKLİLİĞİ VE AMAÇLARI   1. İNKILAPLARIN GEREKLİLİĞİ VE AMAÇLARI Icon_minitimePtsi Şub. 09, 2009 4:08 am

    5. EĞİTİM-KÜLTÜR ALANDA YAPILAN İNKILAPLAR

    Eğitim ve kültür günümüzde birbiriyle iç içe geçmiş vaziyette toplumun bilgili, dinamik ve problemleri çözebilen bir yapıda olmasını sağlar. Her devlet kendi milletinin böyle olmasını arzu ettiğinden, var oluş felsefesi doğrultusunda bir eğitim ve kültür politikası belirleyerek uygular. Bu bağlamda yeni Türk devleti, eğitim politikasını çağdaş ve milli bir devlet olabilme çizgisinde belirlemiştir. Eğitim ve kültür alanında yapılan inkılaplara göz atacak olursak:


    * Tevhid-i Tedrisat Kanunu (3 Mart 1924)
    Mustafa Kemal Paşa’ya göre, eğitim ve öğretim alanında yapılacak inkılapların temel prensipleri ve hazırlanacak eğitim programı; milletimizin sosyal ve hayati ihtiyaçları ile çağın şartlarına uygun ve milliyetçi, medeniyetçi ve ilmi zihniyete sahip bir nesil yetiştirmeye yönelik olmalıydı.
    Mustafa Kemal Paşa, eğitim ve öğretim birliğinin bir an önce sağlanarak, tasarladığı eğitim politikasını uygulamak istiyordu. Dönemin Milli Eğitim Bakanı Vasıf Çınar ve elli arkadaşı tarafından Mustafa Kemal Paşa’nın fikirleri doğrultusunda Tevhid-i Tedrisat (Eğitim ve Öğretimin Birleştirilmesi) hakkında bir önerge hazırlanarak meclise sunulmuş ve 3 Mart 1924 tarihinde TBMM’de yapılan görüşmelerden sonra bu tasarı kabul edilmiştir. Tevhid- Tedrisat Kanunu’nun kabulü ile;
    - Bütün Eğitim-Öğretim Kurumları Milli Eğitim Bakanlığına bağlandı.
    - Medreseler kapatıldı.
    - Laik eğitim için önemli bir adım atıldı.
    - Eğitimde eşitlik sağlandı.
    - Azınlık ve yabancı okulların dini ve siyasi birliği bozucu faaliyetlerine izin verilmedi.
    - Yabancı okullarda Türkçe dersi ve Türk öğretmenlerinin ders vermesi sağlandı.
    * Latin Harflerinin Kabulü (1 Kasım 1928 )
    Öğrenilmesi son derece güç olan Arap alfabesinin okuryazar sayısının artmasını engellediğini, ayrıca Türkçe sesleri dile getirmede güçsüz kaldığını anlayan ******'ün, 1926'dan başla***** yaptırdığı araştırmalar sonucunda, Türkçe'nin yapısına en uygun abece olduğuna karar verilen Latin alfabesi alınıp, yeniden düzenlenerek, 1 Kasım 1928'de çıkarılan Türk Harfleri Hakkında Kanun'la yürürlüğe kondu ve ******'ün kendisinin de katıldığı yaygınlaştırma çalışmaları sonucunda, kısa süre içinde benimsenmiştir.
    * Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti’nin Kurulması (12 Nisan1931):
    Osmanlı döneminde tarihçilerin aşağı yukarı yalnızca yaşadıkları dönemin olaylarını yazıya geçirmekle yükümlü olmalarından ötürü, Türklerin eski tarihlerine ilişkin çalışmalar yok denecek kadar azdı. Türkiye Cumhuriyeti'nin "önceki bütün Türk devletleriyle tarihsel bağı" olduğu, "dünya uygarlığının oluşma ve gelişmesinde Türk uygarlığının önemli payı bulunduğu" görüşünden yola çıkan ******'ün öncülüğünde yapılan çalışmalar sonucunda, 12 Nisan 1931'de, sonradan (1935 yılında) Türk Tarih Kurumu adını alan Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti kurulmuştur.
    * Türk Dil Kurumu’nun Kurulması ( 12 Temmuz1932)
    Osmanlılar döneminde aydınların büyük ölçüde Farsça ve Arapça sözcük ve dilbilgisi kuralı içeren Osmanlıca'yı kullanmalarından ötürü, aydınlar ile halkın dil bakımından birbirlerinden kopmuş olmaları, cumhuriyet öncesindeki dönemde de bazı aydınları rahatsız etmiş, Selanik'te çıkarılan (1911) Genç Kalemler dergisinde "Yeni Dil" hareketi başlatılmış, ama dilde yabancı sözlüklerden yeterli bir arınma sağlanamamıştı. Türkçe'nin özleştirilerek yeni Türk alfabesiyle dünyanın en zengin dillerinden biri haline getirilmesini amaç alan ******, 12 Temmuz 1932'de, sonradan Türk Dil Kurumu adını alan Türk Dili Tetkik Cemiyeti'ni kurdurarak, Türkçe'nin gerçek bir bilim, edebiyat ve sanat diline dönüşmesi çalışmalarını hızlandırmıştır.
    ü Üniversite Kanunu’nun Kabulü (1 Ağustos 1933):
    1933 yılında yapılan bir diğer eğitim reformu da İstanbul Dar-ül Fünunu’nun kaldırılarak yerine İstanbul Üniversitesi kurulmasıdır. Üniversitelerin yeniden düzenlenmesi ile ilgili kabul edilen kanunla şu amaçlar gerçekleştirilmek istenmiştir,
    - Çağdaş, akılcı ve bilimsel araştırmanın egemen olduğu bir yükseköğretim modeli kurmak.
    - Üniversiteleri atılımcı ve toplumsal sorunlara duyarlı hale getirmek.
    - Yönetimdeki bazı boşluğu ortadan kaldırmak.
    EKONOMİ ALANINDA YAPILAN İNKILAPLAR
    Mustafa Kemal Paşa’ya göre “Siyasi bağımsızlık ekonomik bağımsızlıkla taçlandırılmadıkça yarım kalmış sayılır”dı. Son dönem Osmanlı ekonomisi göz önüne alındığında, ekonomi alanında inkılapların yapılması da kaçınılmaz olmuştur. Bağımsızlığımızın daha sağlam temellere oturmasını sağlamak ve ulusal kalkınmamızı bir an önce gerçekleştirmek, ekonomik alanda yapılan inkılapların temel amacı olmuştur. Belirli dönemlere ayırarak ekonomik alanda yapılan inkılapları inceleyecek olursak;


    6-1. 1920-1930 Dönemi

    - 18 Mart 1923'te, İzmir'de, ülkenin çeşitli yerlerinden gelen tüccar, işçi, çiftçi ve sanayicilerin katılmasıyla Türkiye İktisat Kongresi toplanmıştır. Kongrede, ekonominin rayına oturtulması ve köklü tedbirler alınması için “Misak-ı İktisadi” adı da verilen bazı kararlar alınmıştır.
    - Devletin olanakları sınırlı olduğu için özel sektör ağırlıklı bir ekonomik politika takip edilmiştir.
    - Eldeki kıt kaynaklar ile ulusal savunma ve alt yapı yatırımlarına önem verildi.
    - Bankacılığı geliştirmek ve yeni bankacılığı teşvik etmek için İş Bankası (1926) kurulmuştur.
    - Sanayi yatırımlarını teşvik etmek için, öncelikle 1927 yılında 'Teşvik-i Sanayi Kanunu' çıkartılmış, yabancı ürünlerle mücadele edebilmek için de 1929 yılında yüksek gümrük tarifesi uygulanmaya başlanmıştır.


    6-2. 1930-1938 Dönemi

    -1929 Dünya ekonomik buhranından tarım ve hayvancılığa dayalı Türk tarımı büyük zarar görmüş, özel sektör beklenen performansı gösterememiştir.
    -Devlet eliyle işletilen fabrikalardaki başarılı üretim ve Sovyet Rusya’daki örnekler Türk Ekonomisinde radikal kararlar alınmasını sağlamış ve Ekonomide Devletçilik ilkesi uygulanmaya başlanmıştır.
    - Birinci ve ikinci kalkınma planlamaları hazırlanarak uygulanmaya çalışılmıştır.
    - Yabancıların elindeki kaynakların millileştirilmesine önem verilmiştir.
    - Merkez Bankası kurulmuştur
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
    http://muhtesimturhan.yetkinblog.com
     
    1. İNKILAPLARIN GEREKLİLİĞİ VE AMAÇLARI
    Sayfa başına dön 
    1 sayfadaki 1 sayfası

    Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap verebilirsiniz
    .Sözüm Ona. :: SeRBeSt KüRsÜ-
    Yeni Başlık Gönder   Cevap GönderBuraya geçin: