Bugün, Mustafa Kemal’le ilgili çok bilinmeyen, ama önemli bir detay olduğu için aktarılması gerektiğine inandığım bir aşk hikayesini paylaşacağım sizlerle. Selanik’te başlayan, İstanbul’da devam eden ve Ankara’da TBMM’de son bulan, el değmemiş, göz görmemiş bir aşkı anlatacağım…
***
Gazi’nin ailesi anlatır bu aşkı…
Buna “Gazi Mustafa Kemal’e aşık olan bir kız” diye de söyleyebiliriz…
Çocukluk aşkı olarak başlamıştı her şey, ilerledi, aileler birbirini tanıyordu ama olmadı. Bir kaç kez istetti annesine Mustafa Kemal, annesi Zübeyde Hanım’da istedi onu, ama olmadı… Kader onları ayırdı ama aşk, yine bir yol yaptı kendine ve hiç umulmadık bir zamanda çıktı iki aşığın karşısına…
***
Mustafa Kemal Selanik'te öğrenci iken, Nadire adında bir komşu kızı Mustafa Kemal’e ilgi duyarmış. Ciğerlerinden hasta olan bu kız, aşkını diğer komşu kızı olan Hatice'ye açmış:
"Mustafa, öteki arkadaşlarına hiç benzemiyor" demiş. Bu gizli sevdayı Mustafa'ya hissettirmeye karar vermişler. Hatice, Zübeyde hanımların evine girer çıkarmış. Bir cuma, ailece oturmaya gitmişler. Mustafa Kemal evde yokmuş. Hatice, üst kattan bir şey getirmesi istendiğinde aklındaki planı uygulamaya koymuş. Sofadan geçerken, saksı içindeki kırmızı karanfillerden birini gizlice koparmış. Mustafa'nın üst katta soldaki yatak odasına dalmış. Karyolasının başucundaki masanın üzerinde açık duran tarih kitabının üzerine karanfili bırakmış.
Mustafa Kemal eve geldiğinde odasında masasına bırakılan bu güzel karanfili görünce çok şaşırmış ve karanfili eline alıp salona çıkmış.
Gözlerini Hatice'nin gözlerine dikmiş. Tabi tek kelime edilmemiş…
Heyecanından ne yapacağını şaşıran Hatice, evden ayrılıp hemen olanları Nadire ablasına anlatmış. "Ölüyordum korkudan. Bir daha beni böyle işlere sokmayın" diye yalvarmış..
Aradan epey bir zaman geçmiş.
Bir gün Hatice, Zübeyde Teyze'sinin kendisini oğlu Mustafa'ya istediğini öğrenmiş.
Ama Hatice'nin annesi, Mustafa asker olup uzaklara gidecek diye bu izdivaca yanaşmamış. Konu kapanmış.
Mustafa Kemal, Harbiye'de okumak için İstanbul'a gitmiş. Lakin annesine gönderdiği her mektubun altına "Hemşiremiz Hatice Hanım'a da mahsus selamlar ederim" cümlesini ekliyor.
Gazi Mustafa Kemal’in Hatice’yi iki defa Annesine istettiğini öğreniyoruz. Peki, Gazi Paşa bu denli sevdiği Hatice Hanım’ı gerçekten Harbiye’de okurken mektuplarında annesine “halini” sormuş, “selam” göndermiş miydi?
***
Mustafa Kemal işi zamana bırakmış, Harbiye'den erkânı harp yüzbaşısı olarak çıktığında Hatice'yi yeniden istetmiş.
Bu kez Hatice'nin ailesi razı olmak üzereyken sarayda çalışan bir ahbapları onları uyarmış:"Ben, onun hakkında saraya gelen jurnalleri okudum. İstikbali çok karanlık. Aman uzak durun" demiş.
Hatice'nin annesi, kızını alelacele bir başkasıyla evlendirmiş. Ve üstelik mahalleden de ayrılmış.
***
Bu aşk hikayesi burada bitti görünüyor ama Mustafa Kemal’in içindeki aşk ve Hatice’ye karşı duyduğu hisler uzun süre etkisini yitirmemiş.
Aradan yıllar geçiyor tabii ki, Mustafa Kemal’in cephelerde aldığı görevler, sonra yaşananlar işgaller, savaşlar ve Mustafa Kemal’in önderliğinde yeni bir devletin kurulması…
Bu süreçte Hatice yuvasını kuruyor, ancak gözü ve gönlü başka şeyler söylüyor…
Gazi Paşa’nın iki defa evlenmek istediği, ancak ailesinin “geleceği karanlıktır, saraydan gizli belgeleri okudum” diyen yakın akrabalarının “uyarısıyla” vermedikleri Mustafa Kemal, şimdi yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin başındaki kişidir.
***
Evlenip çoluk çocuğa karışan Hatice, yaşadıklarını 1920'lerde bir kış günü, Kocaeli'nde Maarif Müdürü olan apartman komşusu Münir Hayri Bey'e anlatmış.
Münir Hayri, daha sonra sinema tahsili için yurtdışına gitmiş.
Döndüğünde ****** kendisinden hayatını perdeye yansıtacak bir senaryo yazmasını istemiş.
Senaryonun esaslarını da bizzat dikte ettirmiş.
"Filme başka neler koymalıyız?" diye sorduğunda Münir Hayri, biraz da çekinerek, "Her filmde kadın ve aşk unsuru aranır, bilmem nasıl emredersiniz" demiş ve yıllar önce Hatice'den dinlediği hikâyeyi ******'e nakletmiş.
Hatırlamış ******; gülmüş:
"Ben, Hatice'nin o karanfili kendi hesabına koyduğunu sanmıştım" demiş.
Ve devam etmiş:
"Hatice zekâsı, güzelliği ve terbiyesiyle örnek bir kadındı. Her vakit hayatımın en değerli hatıraları arasında kalacaktır."
Sonra Nadire'yi de hatırlamış:
"O kızcağızı da bir kâtiple evlendirdiler. Sonra öldü."
***
Birkaç gün düşündükten sonra Münir Hayri'yi yeniden çağırmış Gazi:
"Tamam" demiş; "Bizim çocukluk hikâyesini filme koyalım. Yalnız Hatice'nin ismini koymayalım. Bu, çok masum ve hiç de şerefsiz olmayan bir hikâyedir, ama belki Hatice'nin torunları filan istemezler."
Münir Hayri'nin senaryosu "Ben Bir İnkılâp Çocuğuyum" adını taşıyordu; Gazi, rahatsızlandığı için çekilemedi.
Ancak Gazi, Hatice Hanım’ı unutmaz ve yıllar sonra da olsa çocukluk aşkını Meclise giren ilk 17 kadın Milletvekili arasında yazar.
Hatice Özgener… TBMM Çankırı Mebusu olarak Meclise girecektir…
TBMM albümünde ona ait kısacık hayat öyküsündeyse şu yazar: Adı: Hatice Özgener…1865'te Selanik'te doğdu. Rüşdiye ve hususi öğrenim gördü. Rumca bilen Özgener, milletvekili olmadan önce Darüleytam Müdürlüğü’nden emekli bir maarifçiydi. 21 Şubat 1940'ta öldü.
.
Fatih Bayhan – Haber 7
bayhanfatih@mynet.com www.fatihbayhan.com