Mesaj Sayısı : 425 Yaş : 50 Nerden : istanbul Teşekkür Sayısı : 397 Kayıt tarihi : 21/12/08
Konu: SOSYAL DEĞİŞMELER: C.tesi Nis. 18, 2009 9:33 pm
SOSYAL DEĞİŞMELER:
Ergenin fiziki ve fizyolojik değişime uğraması sonucunda, toplum içindeki rolü de değişir. Daha önceki çocuksu davranışlar yerini uygun, yetişkin davranışlarına bırakır. Ergen kendi kişiliğine kavuşabilmek için, önce ana- baba etkisinden sıyrılmaya çalışır. Onları olaylı ve açık olarak eleştirir. Ergen bir yandan ana- baba etkisinden sıyrılmaya çalışırken, öte yandan kendilerine yeni modeller seçerler. Bunlar bir öğretmen, bir sporcu, bir şarkıcı veya siyesi bir lider olabilir. Ergen hayran olduğu bu kişilere her yönden benzemek ister. Ergen, duygularındaki oynaklık nedeniyle, bir süre sonra kendisine yeni bir model seçer ve onunla özdeşim kurar. Ergenin duygularındaki oynaklık genellikle kimlik değişimi tamamlanıncaya kadar sürer.
Bu dönemde ergenin sosyal olaylara ilgisi artar. Bir çok kimseyle kavgaya girer. Çeşitli olaylar hakkında görüş bildirmekten zevk duyar. Aynı zamanda gürültülü müzikten hoşlanır. Süse ve giyime merak sarar. Akran gruplarınla birlikte eğlencelere ve gezilere katılmaktan zevk alır. Ergenin toplumdaki rolünün değişmesi birçok problemi de beraberinde getirir. Bu problemlerin ergeni bunaltması, onda can sıkıntısı, huysuzluk, davranışlarında ve çevresine uyum da ahenksizlik, çalışırken yada oynarken çabuk yorulması sonucu çalışma isteksizliği yaratır. Gerer aile içinde, gerekse çevre de bazı kavga ve dargınlıklara hazırdır. Sosyal zıtlıklar içindedir. Bebekliğinden beri diğer insanlarla birlikte olmaya can atarken, bu dönemde arkadaşlarına küser, onlardan kopar, gruptan ayrılır ve yalnız kalmak ister. Yalnızlık isteği onu bazı faaliyetlere katılmaktan alı koyar.
Ergen olumsuz diyebileceğimiz duyguları genellikle üç şekilde yaşamayı tercih etmektedir. Birincisi yetişkin sorumluluğunu ve rolünü üstlenmeyen ergen bu zorlanmadan dolayı çok az sorumluluk gerektiren ve kendisini güven içinde hissettiği çocukluk yıllarını yaşamaya devam eder. İkinci olarak, ergen gereğinden fazla olgunlaşır. Bir çok problemi çözerken olgun bir kimsenin kimliğine bürünür. Yaşından büyük sorumluluk gösterir. Üçüncü olarak ise, ailesi yakın çevresi tarafından destek bulamayan ergen, mistik eğilimlere katılmayı tercih eder. Ergen mistik eğilimlere katılmakla, toplumdaki rolünü belirlemiş olur. Katıldığı eğilim görüş, fikir, tutum ve tavırlarını ön eleştirisiz kabul eder. Yani kendisinden nasıl olması isteniyorsa öyle olur.
Her üç durumda da kendisini yaşamaz ve bu durum yalnızlığa yol açar. Kendisini yaşamayan ergenin bir kimlik geliştirmesi mümkün değildir. Ergenin gerek çocuk kalmayı tercih etmesi, gerek olgun bir kişinin kimliğine bürünmesi, gerekse mistik eğilimlere katılmasının altında yatan sebep, problemleri ile baş edemeyen ergenin kendisini yapayalnız hissetmesi halidir. Kimlik duygusunu geliştiremeyen ergen, ben kimim sorusuna olumlu bir cevap bulamayarak, nereye yöneleceğini ve toplumdaki rolünün ne olacağını kestiremeyecek demektir.
Bu durumda kimlik duygusu geliştiremeyen ergen, arkadaş seçiminde yanılgılara düşecektir. Bunalımlı, başarısız, kişiliksiz olmasından dolayı, akran grupları dahil çevresi tarafından reddedilecektir. Çevrenin bu tutumu karşısında ergen toplumda kendisini yalnız hissetmeye başlayacaktır.