.Sözüm Ona.
OOO KİMLER GELMİŞ
AHLÂK ÇIPLAK! Image-6F24_4B24C70E
Lütfen Giriş Yapınız,Yada Üye Olunuz!
Umarız Forumumuzda İyi vakit geçirirsiniz...


.Sözüm Ona.
OOO KİMLER GELMİŞ
AHLÂK ÇIPLAK! Image-6F24_4B24C70E
Lütfen Giriş Yapınız,Yada Üye Olunuz!
Umarız Forumumuzda İyi vakit geçirirsiniz...


.Sözüm Ona.
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

.Sözüm Ona.

.____ SÖZÜM ONA ____.
 
AnasayfaKapıGaleriAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yapİLetiŞiM
Arama
 
 

Sonuç :
 
Rechercher çıkıntı araştırma
Giriş yap
Kullanıcı Adı:
Şifre:
Beni hatırla: 
:: Şifremi unuttum
En son konular
» Trabzonspor ADANADA puansız Kaldı
AHLÂK ÇIPLAK! Icon_minitimeCuma Ekim 06, 2023 8:38 am tarafından Muhtesim

» Fırtına Adana'da Esemedi
AHLÂK ÇIPLAK! Icon_minitimeCuma Ekim 06, 2023 8:36 am tarafından Muhtesim

» spartak trnava 1 - 2 Fenerbahçe
AHLÂK ÇIPLAK! Icon_minitimePerş. Ekim 05, 2023 10:08 am tarafından Muhtesim

» Fenerbahçe 5 - 0 Rizespor
AHLÂK ÇIPLAK! Icon_minitimePaz Ekim 01, 2023 8:41 am tarafından Muhtesim

» Adana Demirspor beşiktaşı farklı yendi
AHLÂK ÇIPLAK! Icon_minitimeCuma Eyl. 29, 2023 7:25 am tarafından Muhtesim

» Makber Hafız Burhan
AHLÂK ÇIPLAK! Icon_minitimeSalı Eyl. 26, 2023 9:40 am tarafından Muhtesim

» Emir Sultan Kümbeti ve Camii /ahlat /Bitlis
AHLÂK ÇIPLAK! Icon_minitimePtsi Eyl. 25, 2023 7:54 am tarafından Muhtesim

» Selçuklu Mezarlığı / ahlat / Bitlis
AHLÂK ÇIPLAK! Icon_minitimePtsi Eyl. 25, 2023 7:48 am tarafından Muhtesim

» Eski Mardin
AHLÂK ÇIPLAK! Icon_minitimePtsi Eyl. 25, 2023 7:41 am tarafından Muhtesim

» Esenlik Köyü (ABRİ) CAMİİ /MUŞ
AHLÂK ÇIPLAK! Icon_minitimePtsi Eyl. 25, 2023 7:35 am tarafından Muhtesim

En iyi yollayıcılar
Muhtesim
AHLÂK ÇIPLAK! Vote_lcapAHLÂK ÇIPLAK! I_voting_barAHLÂK ÇIPLAK! Vote_rcap 
berfin
AHLÂK ÇIPLAK! Vote_lcapAHLÂK ÇIPLAK! I_voting_barAHLÂK ÇIPLAK! Vote_rcap 
karanfil
AHLÂK ÇIPLAK! Vote_lcapAHLÂK ÇIPLAK! I_voting_barAHLÂK ÇIPLAK! Vote_rcap 
Necati
AHLÂK ÇIPLAK! Vote_lcapAHLÂK ÇIPLAK! I_voting_barAHLÂK ÇIPLAK! Vote_rcap 
hzn
AHLÂK ÇIPLAK! Vote_lcapAHLÂK ÇIPLAK! I_voting_barAHLÂK ÇIPLAK! Vote_rcap 
SusKun
AHLÂK ÇIPLAK! Vote_lcapAHLÂK ÇIPLAK! I_voting_barAHLÂK ÇIPLAK! Vote_rcap 
Aslı
AHLÂK ÇIPLAK! Vote_lcapAHLÂK ÇIPLAK! I_voting_barAHLÂK ÇIPLAK! Vote_rcap 
ela-gözlüm
AHLÂK ÇIPLAK! Vote_lcapAHLÂK ÇIPLAK! I_voting_barAHLÂK ÇIPLAK! Vote_rcap 
buket_07
AHLÂK ÇIPLAK! Vote_lcapAHLÂK ÇIPLAK! I_voting_barAHLÂK ÇIPLAK! Vote_rcap 
Şamil
AHLÂK ÇIPLAK! Vote_lcapAHLÂK ÇIPLAK! I_voting_barAHLÂK ÇIPLAK! Vote_rcap 
Anahtar-kelime
zorunlu neden beden belkide SosyoLoji sıcak paint mutluluk sevgi sevmek Dost papatya 2022 elveda şair değilim odun 2023 kadın yalnızlık yorumsuz sarı özgürlük bahar hatırla muhtesim
SAAT
NAMAZ ÖĞRENİYORUM
NAMAZ HABERLERİ
  SİTENE EKLE
SİTENE EKLE
Kur’an-i Kerim OgReN
www.baktube.tr.gg
sitene ekle
İstiklal Marşı
İSTİKLAL MARŞI

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.

Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal...
Hakkıdır, hakk'a tapan, milletimin istiklal!

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
'Medeniyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın.
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
Doğacaktır sana va'dettiği günler hakk'ın...
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

Bastığın yerleri 'toprak!' diyerek geçme, tanı:
Düşün altında binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şuheda fışkıracak toprağı sıksan, şuheda!
Canı, cananı, bütün varımı alsın da hüda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.

Ruhumun senden, ilahi, şudur ancak emeli:
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.
Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeli,
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.

O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım,
Her cerihamdan, ilahi, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-i mücerred gibi yerden na'şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım.

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, hakk'a tapan, milletimin istiklal!

Mehmet Akif Ersoy


GüNüN SöZü
Ads

    No ads available.



    Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder
     

     AHLÂK ÇIPLAK!

    Aşağa gitmek 
    YazarMesaj
    hzn
    TecrubeLi ÜyE
    TecrubeLi ÜyE
    hzn


    Mesaj Sayısı : 330
    Teşekkür Sayısı : 27
    Kayıt tarihi : 17/11/08

    AHLÂK ÇIPLAK! Empty
    MesajKonu: AHLÂK ÇIPLAK!   AHLÂK ÇIPLAK! Icon_minitimePtsi Ocak 12, 2009 10:42 am

    Gözünüz aydın! Açık saçıklığın ahlâksızlık sayıldığı günler geride kaldı. Artık açık saçıklığa ahlâksızlık diyenler, ahlâksız sayılıyor. Son yıllarda bu değer(sizlik) o kadar yerleşti ki, karşısında hiçbir güç duramıyor. Modern cahiliye kuvvetleri, âdeta ringde rakibini yere sermiş boksör gibi, önüne çıkan herkese sahayı dar ediyor.
    Toplumun ‘genel ahlâk’ını savunma durumunda olan idareciler bile, özür dileyici bir dille konuşuyorlar. En son geçen ay İstanbul Belediye Başkanı’nın bazı firmalarla aralarında bilboard reklâmları dolayısıyla gerçekleşen “mayo savaşları”nda nasıl yere serildiğini hep beraber gördük.
    Gerek yaşanan bu son olayda gerekse öncekilerde, açık saçıklık konusunda eksik kalan, bu konunun akl-ı selimle bir türlü ele alınamıyor olması. Genellikle muhbir gazetelerin ağır it-ham ve kınamalarını takiben atılan geri adımla konu kapanıyor.
    Öte yandan, hakikaten çok dallı budaklı bir konuyla karşı karşıya olduğumuzu da kabul ede-lim. Açık saçıklıktan (veya aynı madalyonun diğer yüzü olan “tesettür meselesi”nden) bahset-tiğiniz anda ahlâktan, kadından, kadın psikolojisinden, cinsellikten, şehvetten, kadın-erkek ilişkisinden, Doğu-Batı kültür farklarından, dinden, toplumsal ahlâktan, genel ahlâk kuralla-rından, hukuktan, tarihten, psikolojiden, farklı dünya görüşlerinden; kısacası kadının ne kadar merkezî bir öneme sahip olduğunu ima eden pekçok alandan bahseder hale geliyorsunuz.
    Bizim ülkemiz gibi halkın çoğunluğu Müslüman ama onları değiştirmeye çalışan bir seçkin-ci azınlığın olduğu ülkelerde ilave bir sorun, tarihsel geçmişle ilgili. Tanzimat döneminden sonra Rum kızlarının Pera Caddesi’nde başı açık gezmesiyle start alan ve Cumhuriyet devrim-leriyle hız alan açılma serüveni, geçen bir yüzyıl içinde çok farklı bir noktaya geldi. Bir yirmi yıl öncesinde dahi kolu açıklık bir iffetsizlik işareti iken, bugün kolu açmadan sokağa çıkana rüküş muamelesi yapanlar var. İffetsizliğin sınırı neredeyse bikinin sınırlarına kadar indi.
    Sakal ve tesbihle birlikte Osmanlı kadınının giydiği çarşaf, Cumhuriyet kurucuları tarafın-dan “şeytan işi” ilân edilmişti. Cumhuriyet’in aydınlık geleceğini ise çağdaş giyimli, başı açık, ufka bakan kadın temsil ediyordu. Bu, elbette boşuna değildi. Toplumsal bir dönüşüm, kadını dönüştürmeden olmuyordu. İlginçtir, o gün tesettürü negatif simgeleştirmeye tabi tu-tanlar, bugün başörtüsüne “siyasi simge” yakıştırması yapıyor. Zihniyet aynı. Halbuki başör-tüsü takanların kendisi böyle bir nitelemede bulunmuyor. Hem sonra simge kavramı, nasıl bir anlama sahip ki bu kadar kötülemeyi hak ediyor?
    Öte taraftan, elbette tesettürün siyasi olmasa da bir “simge” niteliği taşıdığı kuşku götürmez. 1400 yıldır İslâm’la şereflenmiş toplumların Müslüman olduğunun simgesidir tesettür. Fakat Müslüman hanımlar tesettür emrini simge olsun diye değil, Allah emrettiği için yerine getirir-ler. Hikmetine gelince, en başta gelen hikmeti, kadının toplumsal hayata erkeklerle eşit şart-larda katılmasını sağlamasıdır. Bu sayede hem tesettürlü hanım kendisiyle kişiliği üzerinden ilişki kurulduğunu bilir, hem de erkekler açık saçıklığın ayartıcılığından korunmuş olurlar.
    Tesettürün içteki bu işleviyle beraber, dışa dönük işlevi, esas o “simge” niteliği taşır. Ya-bancı biri, gittiği yerin bir İslâm beldesi olduğunu minarelerinden sonra, kadınların giyimin-den anlar. Bu giyinme, ona birtakım sınırların varlığını haber verir. Günümüzde ise tesettür, seçkinci azınlık kültürü hâkimiyeti nedeniyle içeride bile dışarlıklı bir muamele görüyor. Ya-bancıların onu simge olarak algılaması son derece normal. Ya içerideki birileri de onu simge olarak algılıyorsa, bu onların da “yabancı” kategorisine ait olduklarını ima etmez mi?
    Bugün tesettürü çağdışı, açıklığı çağdaşlık olarak lanse edip tartışmaya katılan az ama sesi çok çıkan grup ve onlara sırf sınıfsal çıkarları gereği destek veren bürokratik elit, zihinlerinde derin bir siyasi tarih bilinciyle hareket ediyorlar. Son derece politize olmuş durumdalar. Dola-yısıyla bir mayo reklâmını tartışırken (zahirde göründüğü gibi) sadece açıklık ve ahlâk arasın-daki ilişkiyi veya bir genel ahlâk konusunu tartışmıyoruz. Bir siyasi tarih okumasının kendile-rini koyduğu safta, o safta olmanın bilinciyle konuşanlarla muhatap oluyoruz. Tavırlarında görülen hırçınlığın sebebi de bu siyasi bilinç.
    Hırçınlığın diğer bir sebebi ise, alabildiğine “psikolojik” bir düzlemde gelişiyor. Kendilerini çağdaş hayat tarzına uyduran bayanlardan bir kısmı, dinî skala içinde kendilerine ayrıcalıklı bir konum takdir edilmediğinin farkında oldukları için tesettürden rahatsız oluyorlar. Tesettü-rün görünürlüğü, bu farkındalığı hatırlattığı ve (belki de) “suçluluk hissi”ne neden olduğun-dan, bu kesim nezdinde tesettür bir “öfke nesnesi”ne dönüşüyor. Tesettürün temsil ettiği de-ğerler sistemi, bu kişileri âdeta çıldırtıyor.
    Fakat bu onların problemi. Bulundukları yerin meşruiyetini sağlamak görevi kendilerine dü-şer. Şu ise hepimizi ilgilendiriyor: Acaba örtünme meselesi, öyle gösterilmeye çalışıldığı gibi, sadece siyasi bir sorun mudur? Yoksa ondan önce kadınla, kadının yaratılış özellikleriyle ve ahlâkla ilgili bir sorun mudur? Eğer ikincisiyse –ki öyle olduğuna kuşku yok- o zaman konu-yu önce bu düzeylerde konuşmamız gerekmiyor mu?
    Örneğin, kadınlar dekolte bir kıyafetle sokakta yürürken karşıdan gelen her erkeğin kendile-rine ilgiyle bakmasından fıtraten hoşlanır mı? Kısa etek giymeyi kendisi tercih ettiği halde iki de bir uzatma refleksi gösteren bayanlar, yabancı erkek bakışlardan çekindiklerini ihsas etmi-yorlar mı? Kadınların hepsi manken vücutlu olmadığı, çoğunluk yaşlı ya da yeterince güzel olmadığına (olanlar da bir gün yaşlanacağına) göre, bunlar vücutlarını teşhir etmeyi mi yoksa gizlemeyi mi uygun bulurlar? Bu noktada vücutların gizlenmesi gibi makul ve kolay yol mu seçilmeli; yoksa âdeta yaratılışa meydan okurcasına estetik cerrahinin ve Cosmopolitan dergi-sinin rüyalarını süslediği gibi tüm kadınları manken ölçülerine getirmek yolu mu seçilmeli? Hem sonra, yaratılış olarak kadınlar erkeklerden daha güçlü mü, yoksa zayıf mıdır? Psikolojik olarak kadınların özellikle yabancı erkeklerden çok çekinmeleri ama bağlandıkları erkeklere güvenli bir liman gibi sığınmaları, onların fıtraten zayıflığına işaret etmiyor mu? Eğer ediyor-sa, kadını erkekleştirmeye çalışmak yerine, bu fıtrî zayıflığın kabulü ve ona göre hareket edilmesi gerekmez mi?
    Sorular hiç kuşkusuz uzatılabilir. Ama kadın fıtratı ve psikolojisini ilgilendiren bu sorular, cevap verilmeyi fazlasıyla hak ediyor. Gelgelelim, modern cahiliye savunucuları, bu soruların yanından bile geçmiyorlar. Onların zihinsel kodlarında bunların bir karşılığı yok gibi. Çünkü yaratılış ve fıtrat özelliklerine dayalı bir ahlâk oluşturma diye bir dertleri yok. Laf aramızda kalsın, ama galiba ahlâk diye de bir dertleri yok.
    Onların ahlâkî bakış açısını, Sigmund Freud’den bu yana, “İnsan, potansiyellerini özgürce gerçekleştirmelidir” sloganı belirliyor. Ahlâkı katıksız özgürlüğe eşitleyen bu bakış açısı, do-ğuştan herhangi bir sınır konulmayan şehvet, akıl ve gadap gibi temel kuvvetlerin sonuna ka-dar götürülmesine izin veriyor, hatta buna teşvik ediyor.
    Oysa Aristotle’dan bu yana pekçok büyük sima (bunlara Gazalî ve Said Nursi de dahildir), insanın doğuştan getirdiği ve sınır konulmamış kuvvetleri ile ahlâk arasında çok yakın bir ilişki olduğunu öne sürmüşlerdir. Daha doğrusu, ahlâkın insanın had konmamış kuvvetlerine sınır çekmekten geçtiğini izah etmişlerdir. Akıl, şehvet ve gadap kuvvetlerinin ifrat ve tefrit dereceleri olduğu gibi bir de orta derecesi vardır. İşte, adil ve ahlâkî olan, bu orta derecedir.
    Örneğin, şehvet insanda bir kuvvettir. Şehvetin tefrit derecesi, hiçbir şeye ilgi duymamaktır. Sadece cinsel ilişkiye değil, yemeye, içmeye de… İfrat derecesi ise, tam tersine, hemen her şeye ilgi duymak ve tecavüzkârane istemektir. Bu kişinin “şehvet midesi” o kadar büyüktür ki, ne yese doymaz. Vasat yani orta derecesine gelince, kendi ruhî ve fıtrî ihtiyaçlarını tatmin edecek miktarda ve helal olana ilgi duymak, ama başkasına duymamaktır.
    Freud’un “potansiyelleri özgürce gerçekleştirme” ideali, işte Aristotle’den beri geçerliliğini koruyan bu şablona göre, hiçbir sınır gözetmeden insanlara ifrat derecesini hedef gösteriyor. Ve sınırlar aşıldığında, akıl doğruyu yanlıştan ayıran bir işlev yükleneceğine; yanlışı doğru, doğruyu yanlış göstermeye yarayan bir “cerbeze âleti”ne dönüşüyor. Daha kötüsü, sınırlar bu kadar aşıldığında hiçbir şeyden korkmaz hale gelen insanın tanıyabileceği bir “ahlâkî otorite” de kalmıyor. Bugün hayretle izlediğimiz bazılarının, çıplaklığı hayasızca savunabiliyor olma-larının anlaşılabilir tek açıklaması bu.
    Halbuki, sınırsız özgürlük ile ahlâk arasında yakından uzaktan hiçbir ilişki yoktur. Özgürlük belli bazı ahlâkî hükümler ve dürüstlük, iyilikseverlik gibi güzel ahlâkla desteklenmedikçe, hiçbir öneme ve değere sahip değildir. Zira özgürlük eğer insanı bulunduğu yerden daha yük-seğe çıkarıyorsa değerlidir; yoksa hayvan gibi gününü gün eden bir varlık yapıyorsa, o özgür-lük zaten kalmaz. Sahneyi toplumu esir etmeye çalışan güçler almakta gecikmezler. O bakım-dan modern cahiliye savunucuları, özgürlüğe bir sınır çekilmesi gerektiğini ve ahlâkın insanın yapmak istediği bazı şeylerden geri durması, yapmak istemediği şeyleri ise bir ölçüde kendini zorlayarak yapmasıyla vücut bulacağını hiçbir zaman unutmasınlar lütfen.
    Yok eğer, “Biz zaten sadece hayatın herbir çeşit lezzetini ve keyiflerini tatmak ve tattırmak istiyoruz; ahlâkla işimiz yok” diyorlarsa, bilsinler ki onu da yapamazlar. Çünkü geçmiş geç-mişte kaldı. Dostlardan ayrılığın hüzün verici sayfasına dönüştü. Gelecekse daha gelmedi. Gelse bile, hiçbir ahlâkî otoriteye bağlı olmayan bu itaatsizlikleri ve itikatsızlıklarıyla kendile-rine onun da bir yararı olmaz.
    Unutmadan, “Çıplaklık ile ahlâk arasında ne alâka var?” diyenlere, kendileri açısından ol-madığı belli, ama inançlı insanlar açısından ne alâkası olduğunu izah edelim.
    İnançlı bir insan, eşini sadece bu dünya için değil, ebedî âlemde de refikası olduğu için se-ver. Bu düşünceyle eşine sadece gençlik güzelliğine sahip olduğu zamanlarda değil, yaşlandı-ğında da saygı ve hürmet gösterir. Bunun karşılığında talep ettiği tek şey, eşinin güzelliğini başkalarına değil, sadece kendisine has kılmasıdır. Aile yuvasında muhabbet ve huzur, işte bu adilane ve her iki tarafın fıtratına uygun ilişki biçiminin kurulmasıyla mümkün olur ve zaman içinde olgunlaşır.
    Giyim kuşamda veya reklâm gibi ticarî faaliyetlerde açık saçıklığın ve çıplaklığın yaygın-laşması ise, sözünü ettiğimiz aile saadetine ve eşler arasındaki muhabbete yönelmiş en büyük tehdittir. Ve başka sebepler bir yana, sırf bu yüzden dahi, kamusal alanda çıplaklığa “genel ahlâk” gözetilerek bir sınır çekilmelidir.
    “Kafaları sadece cinselliğe çalışıyor” iddiasına gelince: Hayır, onların kafaları cinselliğe ça-lışmıyor. Sadece siz göze sokarcasına teşhir edince, akıllarına geliyor. Ve onlar bundan rahat-sız olduklarını söylüyorlar. Bu, bir ahlâk belirtisi.
    Peki ya, sizin pişkince çıplaklığı savunmanıza ve kendi ahlâksızlığınızı karşı tarafa yükle-meye çalışmanıza ne demeli?


    ÖMER BALDIK
    Sayfa başına dön Aşağa gitmek
     
    AHLÂK ÇIPLAK!
    Sayfa başına dön 
    1 sayfadaki 1 sayfası
     Similar topics
    -
    » AHLÂK
    » ahlak
    » Güzel ahlak
    » erkek erkeğe evlilik ve ahlak

    Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap verebilirsiniz
    .Sözüm Ona. :: HaYat ve İNSaN-
    Yeni Başlık Gönder   Cevap GönderBuraya geçin: